Pazarlama yönetimi dersi bölümün neredeyse en eğlenceli derslerinden biriydi. Ezber ağırlıklı olsa da günlük hayat ile içiçe olduğundan akılda kolay kalıyordu. Bir de öğleden sonraki yön eylem dersi benim favorilerim arasındaydı. Perşembe günlerini bu nedenle çok seviyordum. Fakat bugün aynı şey geçerli değildi. Okula kızların arasından süzülerek girdim. Neyse ki Samet ortalarda görünmüyordu. Koridorun sonundaki 31 nolu sınıfa geldik. Pencere kenarındaki ilk iki amfiye talip olurken hocanın gelmesine neredeyse on beş dakika vardı. Kızlar kantine inerken ben sınıfta kalmaya karar verdim. Telefonumu arasıra kontrol etmeyi de ihmal etmedim. Şimdilik bir ses yoktu. Uyuyakalma ihtimali yüksek görünüyordu. İçim birazda olsa rahatlamışken dersin keyfini çıkardım. Hoca ara verdiğinde ise tekrar korku bastırdı. Kızları bu sefer reddedemezdim. Zor da olsa peşlerinden yürüdüm. Duvarın önünde beş arkadaş her zamanki sohbetimizi yapmaya devam ediyorduk. Mavi sweatimin ceplerine ellerimi koyarken Cemre'nin arkasına gizleniyordum. Benim tedirgin halim onları rahatsız etsede buna aldırış etmediler. Diğer sınıfları Cemre'nin arkasından kontrol etmeye başladım. Ortalıkta görünmüyordu hala. Sena siyah saçlarını kulağının arkasına yerleştirerek yüzüme eğildi.
"Kanka, daha ne kadar saklanacaksın. Sıkıldım ben. Kantine gidelim."
Kolundan tuttum. Acınaklı sesimle "Lütfen gitmeyin. Önümde durun. Ne olur?" dedim. Sena atarını geciktirmedi. Kolunu çekti.
"Kızım manyak mısın? Yok bak ortada. Gelmemiştir. Rahat ol."
Nur "Aynen kanka. Saklanma artık." dedi. Diğer kızlar da aynı şeyi söylediğinde eğildim yerden doğruldum. Cemre'yi rahat bırakmanın vakti gelmişti. Kantine gitmek için cesaretimi topladım. Kızların arkasından eşlik ettim. Merdivenlere yaklaştığımız sırada karşı koridorda gördüm onu. Beni görmediğini umut edip Nur'un koluna yapıştım.
"Ne yapıyorsun kanka?"
Nur'a sus işareti yaptım ve arkasına doğru eğildim. Yüzümü gizlemeye çalıştım. Kızlar etrafa bakarken onu gördüklerinde gülmeye başladılar. Cemre "Kanka Samet gördü seni." dedi. Başımı hala gizlerken Hilal omzuma dokundu.
"Melike. Köle olmak için daha çok gençsin."
Kızların dalga geçmelerini tınlamayazdım. Teslim olma vakti geldi ama ben yine de hazır değildim. Başımı ona bakmak için Nur'un arkasından hafifçe çıkardım. Karşı duvardaki panonun yanına sırtını vermiş, rahat pozisyonda beni izliyorken işaret parmağıyla gel işareti yaptı. Görmemezlikten geldim. Kızlara merdivenlerden inmelerini söyledim. Nur'un tuniğini çekiştirirken arkamdan bağırdı.
"Köle! Buraya gel."
Söylediği şey utanç vericiyken koridorda onlarca öğrencinin içinde rezil olmak ayrıca utanç vericiydi. Kontrolümü kaybetmeden hızla basamakları indim. Ama o pes etmedi. Peşimden gelip bu seferde merdivenlerin başından seslendi.
"Hey! Köle! Beni duymadın galiba."
Öfkemi kontrol etmem gerekti. Sakin kalmam gerekti.. Duruşumu toparladım. Kızlara başımı salladım ve arkamı döndüm. Baş belası ellerini göğsünde birleştirmiş sırıtarak beni izliyordu.Yanına geldiğimde sesimi yüksek çıkmayacak şekilde ayarladım.
"Köle demesen insanlar bize bakıyor. Hoş değil."
Yüzüme eğilerek başını oynattı.
"Ama bugün benim kölemsin. Nasıl istersem öyle davranırım. He bir de beni duymamazlıktan geldiğin her an KÖLE diye seslenirim."
"Köle" kelimesini bağırarak söylediğinde onu susturmak için panikledim.
"Tamam. Gıcık. Yani Samet ne istiyorsun?"
Güldü ve çenesini kaşıyarak düşünmeye başladı. Elini şaklatarak "Heh! Kahve al bana. Sade olsun. Bir de bitter çikolata ya da kahve içmek istemiyorum. Kola al." dedi.
Para vermesi için elimi uzattım. Ben verecek değildim heralde. Yüzüme anlamsız bakarken elimi oynattım. Şükür ki sonunda cüzdanından çıkardığı elli lirayı elime koydu. Sabah sabah kola içmek saçma gelse de dediklerini almak için kantine indim. Kalabalık sıranın ardından sonunda sıra bana geldi. Söylediklerini aldım ve koşuşturarak çıktım. Nefesimi zorlukla alırken koridorda neredeyse kimse kalmamıştı ve bizim sınıfında kapısı kapalıydı. Derse geç girmekten nefret ederdim. Çünkü kapı açıldığı anda tüm gözler üzerimde olacaktı. Şu gıcık çocuğu bulamamakta ayrı bir vakaydı. Etrafa bakınırken omzuma dokunmasıyla irkildim. Karşıma geçerek elimde tuttuğum çikolatayı aldı.
"Para üstü kalsın." derken kolayı işaret edip " Onu açıp bana ver." dedi. Gözüm sınıfın kapısındayken "Sen aç işte." dedim.
"Sallamadığını nerden bileyim. Üzerimi kirletmek istemem."
Sallamak fena fikir değilmiş aslında. Bu kadar şeytani düşünemedim. Uzatmadan kolayı açıp eline tutuştururken biraz salladığımdan eline döküldü. Vücudunu geri çekerken bağırdı.
"Yavaş olsana."
Umrumda olmadı. Sınıfa doğru koştum. Kapıyı tıklayarak içeri girdim. Neyse ki hoca slaytı yeni açmış henüz anlatıma geçmemişti. Yerime oturdum ve bugünün hızlı geçmesi için dua ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİNDİBA
Teen FictionÜniversitede İşletme bölümü okuyan son sınıf öğrencisi Melike, iki kız arkadaşı Nur ve Hilal ile beraber aynı evde kalmaktadır. Aynı zamanda sınıflarından grubuna dahil olan iki kız arkadaşları daha vardır. Bunlar Sena ve Cemredir. Beş kişilik arkad...