Notlar panoya asılırken Hilal ile beraber yönümüzü kalabalığa çevirdik. Öğrencilerin arasından zar zor geçerek kırmızı panoya asılmış notlarla karşı karşıyaydık. Açıklanmayan sınavlar da sonunda açığa kavuşmuşken pekte iç açıcı görünmüyorlardı. Özellikle de alttan aldığım ingilizce dersi.. Derse devam zorunluluğu olmadığı için girmiyordum. Gerçi girsemde pek bir şey anladığım söylenemez ama yinede bu dersten nasıl kalırım diye de düşünmüyor değildim. Vergi hukuku ve İngilizceden yana yüzüm gülmesede en azından proje dersinden neredeyse en yüksek notu almanın mutluluğunu yaşıyordum. Hilal şaşkın halde "Kızım ingilizceden kalıp projeden nasıl yüksek almayı başarıyorsun pes. Ben bu dersi geçemeyeceğim galiba." dediğinde "Geçersin ben yardım ederim merak etme sen. Dur kızlara da bakalım. " dedim. Yüzümü tekrar panoya döndürdüm ve aşağıdan yukarıya doğru işaret parmağımı gezdirirken Nur'un ismini bulduğum an durdum. Bu sırada arkamdan biri parmağımı koymuş olduğum yere doğru parmağını koydu ve neredeyse dibime kadar sokuldu. Nefesini kulağımda hissediyorken yönümü çevirdim. Samet ile göz göze gelmek hesapladığım bir şey değildi. Bu yüzden ne söyleyeceğimi bilemedim ve sadece aval aval baktım. Gözlerini suratımdan çekip panoya asılı notlara baktı ve dudaklarını sıkar halde geriye doğru çekildi. Tepkisinden anladığım kadarıyla notları düşüktü. Hilal hala yanımızdayken panoya doğru dönerek Samet'in puanlarına göz geçirdim. Hukuk kurtarılabilir düzeydeyken, proje notu çoktan ölmüştü. Finalden en düşük doksan alması gerekiyordu geçebilmek için ki o da zor bir ihtimaldi. Arkam dönük şekilde iken "O kadar kötü mü yapışıp kaldın oraya?" dedi. Hilal'e doğru "Kanka sen git ben gelirim birazdan." dediğimde "Tamam dikkat et." dedi ve yanımızdan ayrıldı. Samet'e yüzüm düşmüş bir halde "Çok kötü malesef kurtulma şansı yok." dediğimde bir adım atarak önümde dikildi.
"Ne yapalım bizde ruhuna fatiha okuruz."
Gülümserken panoya doğru yaklaştı ve ismimi aradı. İngilizce notumu gördüğü sırada gülmeye başladı. Etraftaki öğrenciler bizi izlerken kolunu hafifçe sıktım. Sanki çok açımış gibi sıktığım bölgeyi diğer eliyle kavrayarak "Sen bu ara bana baya baya şiddet uyguluyorsun." dediğinde omuzlarımı silkip "Hakediyorsun ne yapayım?" dedim. Ciddi duruşumu bozmak istemesemde verdiği tepkiler beni mutlu etmeye yetiyordu. Ama bazen de sinir oluyordum, özellikle o kızla beraberken gülümsediğinde.
Notlarıma odaklanmış incelerken "Hukuk senin de benden farksız değil. Bir de alan sınavlarına girmeyi düşünen biri için oldukça düşük." dedi. Alan sınavına gireceğimi nerden biliyordu ki?
"Kurtararım ben onu abartma o kadar da düşük sayılmaz. Yani evet baya düşük sayılır ama yaparım ben ya hem Tuna hoca var artık." dediğimde "Tuna hocanın sınavları daha zor fazla heveslenme istersen." dedi.
"Buna inanacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Korkutmak için söyledin değil mi?"
Gözlerine masumca bakıp hayır demesini bekliyordum. Aldırış etmeden yüzü panoya dönük biçimde "Doğruyu söylüyorum. İstersen inanmayabilirsin. Senin tercihin bu." dediğinde "Tamam tamam, seninle laf dalaşına girmek istemiyorum. Hem sen nereden biliyorsun alan sınavına gireceğimi?" dedim.
"Geçen piknikte Furkanlarla konuşurken kulak misafiri oldum sadece."
"Kulak misafiri değil o, resmen bizi dinlemişsin. Başka ne duydun kimbilir."
Saçlarını eliyle düzeltirken bir adım daha attı ve dibime kadar geldi. Kalbim hızlı atmaya başlarken bir adım geriye attım. Sırtım panoya çarptığında durdum ve yüzümü koridora doğru çevirdim. Merakla bekliyordum ne söyleyeceğini. Yüzünü iyice suratıma yaklaştırdı her zaman olduğu gibi..
"Diğer duyduklarım bana kalsın. Söylemek için uygun zaman değil şimdi."
Furkan ve Ali ile konuştuğum şeyleri aklımda saniyeler içinde geçirirken ona ait en ufak bir ayrıntı gelmedi. Beni kandırdığı ve ağzımdan laf almak istediği bariz ortadaydı. Kaşlarım sinirden çatılmış, boyumu da olduğundan daha uzun göstermeye çalışır gibi başımı yukarıya kaldırdım.
"İstediğim kişiyle istediğimi konuşurum niye buna müdahale ediyorsun?"
Ağzını bir şey söylemek üzere açarken bakışlarının o büyüsüyle yüzüme sıcaklığını üfledi adeta.
"Demek kiminle ne konuştuğuna karışamam. Öyle olsun." dediğinde "Evet öyle olması gerekiyor ben sana karışıyor muyum az önce kiminle oturduğuna, kiminle yemek yediğine falan." dedim ve hemen ağzımı kapattım. Ne diyordum ben. Delirmiş olmalıydım kıskançlıktan. Dediklerim yüz ifadesinde tebessüm bırakırken bunu benden saklamaya çalışır gibi tuttu kendini.
"Haklısın aslında. Birbirimize hesap verecek durumda değiliz. İsteyen istediği kişiyle görüşüp konuşabilir. Çok normal."
Elimi sinirden nereye koyacağımı şaşırdım ve dilimden sözcükler zıplayarak çıktı sanki.
"Haklısın özgürürüz. Birbirimize karışamayız. Aynı şekilde kiminle ne konuştuğumuzda üçüncü bir şahsı alakadar etmez."
Başını eğerek sesini alçaltıp "Şimdi de şahıs olduk iyi mi?" dedi. Duymamış gibi yaparak "Efendim?" dediğimde "Yok bir şey." dedi. Asılan notlara tekrar göz geçirirken "Bir dakika. Proje baya yüksek senin." dedi. Uzun boyuna karşı havalı bakışımı yapmaya çalışsamda başarılı olamadığımı biliyordum.
"Evet proje dersinde iyiyimdir baya."
"Tuhaf.."
"Tuhaf olan ne?"
"İngilizceden kalıp projeden nasıl bu kadar yüksek alıyorsun şaşılacak bir şey."
Söylediği şeyde haklı olduğunu biliyordum, bu yüzden sustum. Bu esnada yanımıza orta boyda kilolu bir erkek geldi. Samet'e karşı nefes nefese bir şekilde "Kanka Tuna hoca seni ve Melike'yi yanına çağırdı. Bir şey konuşacakmış kamera falan dedi ama pekte bir şey anlatmadı." dedi. Söylediği şeyleri duydukça ellerim zangır zangır titremeye başladı. Yakalanmayacağımızı umut ederken sonunda korktuğum başıma gelmişti ve bir ders uğruna okul hayatımı mahvetmiştim. Gözlerim ağlamamak için direnirken Samet oldukça rahattı. Nasıl bu kadar rahat olabiliyor aklım almıyordu. Yerimde öylece kal gelmiş şekilde dururken koluma dokundu, "Neyi bekliyorsun gidelim." dedi. Adım atacak halim yoktu. Sanki tüm bedenim soğukta kalmış gibi titriyordu. Farkında olmadan ardı ardına bir çok şey söyledim.
"Al işte yakalandık. Ne yapacağım ben? Aileme ne diyeceğim? Uzaklaştırma mı verirler sadece?"Samet söylediklerime karşı kahkaha patlatırken sinirden kıpkırmızı oldum. Sesim yüksek bir şekilde "Niye gülüyorsun ya ne bu rahatlık. Seninde başın yanacak farkında mısın?" dedim. Sustu ve merdivenleri çıkarken basamağa attığı adımla beraber durdu.
"Benide mi düşünüyorsun şimdi sen? Ben yalnızca kendini düşünürsün falan sandım." dediğinde bir basamak daha çıktım. Yanındayken "Yardım istememe sebebim yalnızca kendimi düşündüğüm için değil, çevremdekileride belaya sokmak istemediğimden." dedim. Montumu sıkıca kavrayarak birkaç basamak daha çıktım. Arkamda öylece beni izlerken "Ne bekliyorsun. Korkmaya mı başladın?" dediğimde "Yok. Sadece.. Neyse boşver gidelim." dedi. Dördüncü kata çıktığımızda nefessiz kaldığımı hissetmeye başladım. Gerginlik esir alırken bedenimi Samet çoktan Tuna hocanın odasına varmış beni bekliyordu. Yanına geldiğimde kapıyı çalmak üzere elini uzattı. Eline dokundum.
" Benim yüzümden olduğunu söyle olur mu? Ceza almanı istemiyorum. Yoksa.. Kendimi hep kötü hissedeceğim. "
Kapıyı çalarken" Tabi ki öyle olacak senin yüzünden oldu nasılsa." dedi ve kapıyı açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİNDİBA
Teen FictionÜniversitede İşletme bölümü okuyan son sınıf öğrencisi Melike, iki kız arkadaşı Nur ve Hilal ile beraber aynı evde kalmaktadır. Aynı zamanda sınıflarından grubuna dahil olan iki kız arkadaşları daha vardır. Bunlar Sena ve Cemredir. Beş kişilik arkad...