50. Bölüm "CESARET"

31 2 0
                                    

Oğuz hocanın verdiği ödevler hız kesmeden devam ediyordu. Cam fanusa koyduğu kelime kağıtlarını gruplara rastgele dağıttı ve çıkan kelime ile ilgili bir eylem yapmamızı istedi. Bize çıkan kelime cesaretti. İçimde oluşmayan, eksikliğini hissettiğim şey. Belki azcık olsa da yerleştirseydim zihnimin bir yerine, tek başıma korkmazdım yürümekten, uzakta olduğumda endişelenmezdim kaybetmekten, çekinmezdim belki de içimde tuttuğum tüm düşünceleri haykırabilmekten... Bana bunları düşündüren bu kelime ile ilgili Furkan'ın bir fikri vardı ve bunun için içimizden birinin feda edilmesi gerekiyordu. Şöyle ki aramızdan bir kişiyi tuhaf bir şekilde hazırlayıp çarşının kalabalığında yürümesiyle görevlendirecektik. Biraz acımasız görünsede cesareti başka türlü ortaya koymazdık. Furkan dört parça kopardı defterinden. Bir kağıda oyuncu yazdı diğerlerine ise izleyici. Katlayıp Ali'nin avuçlarının arasına teslim etti. Birkaç kez salladıktan sonra ellerini teker teker bizlere uzattı. Gözlerimi kapatıp içlerinden bir tanesini çektim. Endişeli bir halde bana çıkmaması için dua ettim. Aynı anda 'Bismillah' diyerek açtım. Herkesin gözü bendeydi. Kağıdı okumamla çığlık atmam bir oldu.

"Yaa! Olamaz! Tekrar çekelim lütfen!"

İlk defa beni bu kadar gürültülü görmüşlerdi. Furkan ardarda sallıyordu başını.

"Hayııır! Mızıkcılık yapma! Oyuncumuz sensin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Hayııır! Mızıkcılık yapma! Oyuncumuz sensin."

Ben hala yalvarma aşamasında direniyordum tabi. Ali halime azda olsa acıyıp Furkan'a dönerek "Tolerans mı tanısak? Tekrar çekelim." dedi. Furkan reddeder gibi yapsada ikna olacak gibiydi. Biraz da olsa umut vardı. Yüzümde ki masum ifadeyle Furkan'ın tamam demesini beklerken Samet "Hayır gerek yok!" diyerek kalan o umududa yıktı. Beklemediğim bir tepkiye nasıl cevap verebilirdim? Geriye doğru çekilir gibi yapıp soğuk bir ses tonuyla "Tamam sorun değil" dedim suratımı asarak. Kağıdı sıkıca buruşturdum elimde. Elimi acıtsada aldırış etmedim. Bir anda elini avcumun içine daldırdı ve buruşuk kağıdı alıp yerine kendi kağıtını yerleştirdi. Kağıdı düzeltir gibi yapıp havaya kaldırarak "Bende! Oyuncu benim!" dedi. O anda içime dolan kelebekler kanatlarını çırptıkça can buluyordum. Ilık ılık esiyordu buralar. O esintinin içinde gözgöze geldik. Dudaklarımdan yavaşça süzüldü kelimeler.

"Teşekkür ederim."

Hayatıma yerleştiremeyeceğim bu kelimeye başlamadan veda mı etmeliydim? Ya da herkeste geçerli olan bu kalıbı biraz değiştirerek hoşgeldin mi demeliydim? Sanırım benim için cesaret omzuna yasladığımda başımı, bir ömür taşıyacak kişiyi seçmekle olacaktı. Her ne kadar zor gibi görünsede Allah'ın benim için tasarladığı bir hediye vardı elbet!

...

Merkezin kalabalık olduğu bir cumartesi gününde projemizi uygulamak üzere işe koyulduk. Birkaç saç boyası, değişik küpe ve buna uygun kıyafetlere ihtiyacımız vardı. Furkan ve Ali diğer malzemeleri almaya giderken bizde merkezin ortasında yanyana sıralı mağazalardan uygun kıyafeti arıyorduk. Kalabalık ortamlar beni endişelendirsede Samet'i gördükçe rahatlıyordum. Onun yüzünü herkesten ayırt edebiliyor olmak, sahip olduğum en güzel yeteneğimdi. Mağazaların vitrinine yapılan kombinleri incelerken Samet kolumdan tutup bir tanesinin içine daldırdı. Erkek reyonunda gezerken tuhaf sayılabilecek çok az seçeneğimiz vardı. Zaten bu küçük şehirde bunları bulabilmek bile mucizeydi. Seçtiğim iki üç parça tişörtü eline tutuşturdum. İsteksiz bir halde denemek için kabine girdi. Şeçilen şeyler pejmürde gibi görünsede o giyince neden mükemmel bir görüntüye dönüşebiliyor anlam veremiyordum. Oysa ki elime alıp baktığımda hayatta giymeyeceğim türden kıyafetlerdi. Her çıktığında açık kalan ağzım sonunda birine gülebilmişti. Siyahla gri arası seçemediğimiz bir rengin üzerine öylesine yazılmış rengarenk yazılar ve bir kaç yırtık vardı. Aynada kendine bakar bakmaz hemen yüzünü çevirdi. Yüzü utanmış gibi kızarmıştı. Yırtık yerleri saklamaya çalışmak için kollarını üstünde gezdiriyordu.

HİNDİBA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin