29. Bölüm "GİZLİ KUTU"

42 2 0
                                    


Uzunca bir süre sessizliğimi korudum. Vizelerin başlamasıyla aklımın tamamımını derslerime vermeye çalıştım. Soğuk tavırlarım bu kararımı desteklemişti. İçtiğim sayısız kahveyle uykusuz kalan bedenim bir hayli zayıf düştü. Şu anda istediğim tek şey, her şeyi unutup sıcacık evimde annemin sebzeli çorbasından içmekti. Ve bu istediğimi cuma günkü son sınavımdan sonra gerçekleştirdim. Yaklaşık iki saatin sonunda Kocaeli'ye vardık. Deniz kokan bu şehir geride bıraktığım yeşillikten bir haberdi. Kapıyı çaldığımda annem her geldiğimde yönelltiği o meşhur sözünü söyledi.

"Gittikçe küçülüyorsun!"

Onun gözünde yaşım ne kadar büyürse büyüsün, altı yaşlarında ellerini arkaya bağlayıp vücudunu hafifçe sallayarak utanan kız çocuğuyumdur. Kardeşim benden biraz daha uzun olduğundan bu tabire tutulmazdı. Aslında bu durum hoşuma da gitmiyor değildi. Biraz hasret giderdikten sonra odama koşuşturdum. Yatağıma oturup etrafı yavaşça izledim. Ne kadar tuhaf geldi. Kilometrelerce uzakta bıraktığım o kırgın ruhum şu an bana eşlik etmiyordu. Bu fırsatı değerlendirip kafamı toparlamalıydım.

Kardeşim odaya girip o pembe tavşanlı pijamalarıyla birlikte yanıma oturdu. Yüzü gittikçe olgunlaşmaya başlarken ufak tefek sivilceler yaşını ortaya çıkarıyordu. Saçları benden daha açık kahveyken gözleriyle aynı renkti. "Ee abla bitiyor okul. Hala bir şey yok mu?" diye sordu.

"Sence?" dedim.

"Aldım cevabımı." deyip eliyle ağzını kapadı.

İrem benden beş yaş küçük olmasına rağmen onun hızına ve bilgisine yeteşemezdim. Sosyal medyaya hakim olmasıyla moda, makyaj ve en önemlisi indirim ondan sorulurdu. Ne zaman bir şey alacak olsam önce onu arardım. Ama henüz bu konuları onunla konuşacak kadar hazır durumda değildi. Okulla ilgili merakını giderdim neyse ki..

"Üniversite zor gibi görünüyor." dediğinde "Evet zor ama o zorluğu yenecek yaşta gidiyorsun. Bu yüzden şimdiden endişe etme." dedim. Yüzüme o kıvrık kirpikleriyle beraber masumca bakarken bir şey söylemek üzere dudağını ısırdı. Gözlerini kaçırır gibi yaparken halının desenine odaklandı. Bu halini bilirim, bir şey söylemek istiyordu ama cesaret edemiyordu. Yanına yaklaştım biraz daha. Elimi sırtında gezdirdim. Yüzüne eğilip "Anlat bakalım prenses. Dinliyorum seni. " dedim.

" Prenses mi? Abla ben büyüdüm lütfen. "

" Bak sen büyümüşmüş. Benim gözümde hala çok küçüksün. "

Gülüşmelerimiz  can verirken camın önündeki çiçeklere, bir anda durdu." Sana bir şey demem gerek. " dedi. Kaşlarımı kaldırmış söyleyeceği şeyi merakla bekliyorum. Yutkundu.

"Abla şey.  Babamla annem geçen konuşurken onları duydum. "

Durdu. Elimi omuzuna koydum "Devam et. Dinliyorum ben seni." dedim.

"Hani senin kaza olayın varya.. Suçluyu bulamamışlardı. Aslında o.. Suçlu sana çarpan kişi falan değilmiş sanırım. Sen.. Sen kaçarken arabanın önüne çıkmışsın ve adam frene bassa da duramamış. "

Beynime tek tek yerleşen kelimeler olayın düğümünü daha da körükleştirdi. Yıllarca kaza olarak düşündüğüm şey tamamen farklıydı. Ailemin benden bu durumu saklaması daha da korkunçtu. Elim ayağım titrerken gözlerimden akan yaşları farketmedim. İrem gözyaşlarımı eliyle silerken nefesimi tuttum hıçkırmamak için. Sesi kısık şekilde tekrarladı "Abla özür dilerim. Seni üzmek istemedim." boynuna sıkıca sarıldım. Burnumu çekerken bir yandan gözlerimi sildim. "Anlatman çok doğru oldu. Sakın üzülme. Bu seninle küçük bir sırrımız. Anlaştık mı?" kollarımdan kurtulurken "Anlaştık." dedi.

HİNDİBA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin