Ders çıkışında kızlar beni okulda tek bırakmak istemeselerde Oğuz hocanın vereceği cezayı çekmem gerekiyordu. Onları ikna etmeye çalıştıysamda gitmemem konusunda ısrar ettiler. Özellikle Nur pimpirikli olduğundan bir çok teorem üretti bile. O sapıkla bende tekrar karşılaşmaktan elbette korkuyordum. Ama benim yüzümden aldığımız bir cezayı onlara yükleyemezdim.
"Kızlar hadi gidin artık. Okul kalabalık şuan. Bir şey yapamaz bana. Hem etüd odasında olacağım." dediğimde Nur "Etüd odası boş oluyor kanka beni delirtme. Bekleriz gelene kadar çocuklar. Ne olacak sanki." dedi. Hilal arkamı işaret ederek "Gerek kalmadı biri geliyor bile." dedi. Kızların gülüşmelerinden anladığım kadarıyla Samet'ti bu.
Yanıma hızlı adımlarla gelirken kalbimin atışları da hızlandı. Yüzümü döndüremedim. Omzuma hafifçe dokunup "Anca bitti dersim kusura bakma." dedi ve kızlara dönerek ekledi.
"Merhaba."
Kızlar da karşılık verirken çok değişik bir duygu bürüdü kalbimi. O soğuk ifadeli, kimseyi tınlamayan çocuk, şimdi arkadaşlarıma selam veriyordu. Kendimi fazlasıyla özel hissettirdi. Cemre her zaman olduğu gibi çenesini tutamayıp "Samet geldiğine göre biz gidelim. Kızımız sana emanet. Çıkışta da eve kadar bırakırsın bir zahmet." dediğinde susması için kaş göz hareketi yaptım. Samet utangaç bir halde " Merak etmeyin, arkadaşınız bana emanet. Eve girene kadar yanında olacağım." dedi.
Kendimi özel hissetmemi sağlayan bu adam, günden güne beni kendine bağlıyordu. Hem de sıkı sıkıya. Kızlar gittiğinde kantinde oturma kararı aldık. Oniki numaralı sınıfın yanından geçerken başıma giren o ağrı ile cam kenarındaki masaya oturduk.
"İçecek alıp geliyorum bekle beni. " dedi ve birkaç dakika sonra geldiğinde elinde çikolatalı süt ve çay vardı. Karşımdaki sandalyeye oturdu ve süte pipeti geçirip bana verdi.
"Vay canına. Çikolatalı süt sevdiğimi nereden biliyorsun? Şaşırttın beni.""Ne zaman o bankta seni görsem süt içiyorsun." dediğinde "Demek dikkate alıyorsun zevklerimi. Piknik günü asitli şeyler içemediğimi de bilmiştin." dedim.
"Öyle demeyelim de.. Zeki biriyim. Her şey kafama giriyor. En ufak ayrıntı dahil."
Suratımı asmış halde, o duymayacak şekilde mırıldandım.
"Gıcık, itiraf etmesi bu kadar mı zor?"
"Efendim!" dediğinde yapmacık bir gülümseme ile "Yok bir şey." dedim.
"Var bir şey de neyse artık." dedi. Biraz daha yaklaşarak gözlerini kaçırdı benden.
"Dün söylediğin şeyin hala etkisindeyim. Yalnızca beni hatırlaman o kadar tuhaf bir his ki.. Neden ben peki, bunu düşündün mü? " dediğinde sütümü içip "Aslında evet bende ilk başta çok şaşırdım. Düşünsene aklımda her kişinin yüzü buğulu iken sadece senin yüzün aydınlık. Otogarda ilk gördüğümdeki yüzü, yine o gün canlı müzikte tanıdım. Sonra.. . " derken sözümü keserek "Sonra da aynı sınıfta değil mi? " dedi. Şaşkınlıkla tebessüm ederken kafamı salladım.
"Evet öyle oldu. Hepsinde senin yüzün olduğunu anladım. Mimiklerine kadar sen olduğunu biliyordum. "
"Benden hoşlanıyor musun? "Pat diye sormasıyla açık kalan ağzımı zorlukla kapadım. Kalbim sanki bir tümsekten aşağı inirken aniden fren yapmış gibi kalakaldı. Saniyeler içinde kendime gelip cevap vermeye çalıştım.
"Hayır. Ondan değil. Ben... Evet ilk başta ben de bundan şüphelendim ama Tuna hocayı görene kadar."
"Tuna amcadan mı hoşlanıyorsun? " dedi yüksek bir sesle. Etrafa bakıp sus işareti yaptım ve devam ettim.
"Yok artık! Öyle değil ya. Tuna hocanında yüzünü hatırlıyorum. Onu kastetmiştim. "
Buna pek sevinmemiş gibi asıldı suratı.
"Ben sadece beni hatırladığını sanmıştım. " dediğinde "Üzüldün mü? " dedim.
Bir anda ağzından "Evet. " çıktı, sonra kendini toparlamak istermiş gibi "Hayır tabi ki başkalarını da hatırlaman güzel." dedi.
"Tuhaf değil mi? Dünkü gördüğüm o sapığı şuan hatırlamıyorum."
"Dikkatini çeken bir şey oldu mu? Ne biliyim. Yüzünde bir iz ya da büyük bir ben. Onu belirleyecek bir şey işte."
Biraz düşünmeye başladım. Aklımda tutabildiğim ne vardı.
"Yüzünde öyle bir iz yoktu. İnceleme çalıştım tabi.. Sadece.. Burnu geniş gibiydi ya da dar mıydı? Saçları kumral. Yüzü büyüktü. Doğru sakalları vardı. Ama net bir profil oluşturamıyorum.."
Aklıma bir şey gelmiyordu.
"Bunlardan bir şey çıkartamayız ki bir çok kişi böyle zaten. Etrafına bir bak." dediğinde kantine şöyle bir baktım. Cidden herkesin sakalı ve dediğim şekilde yüz hatları vardı.
"Daha iyi bir ip ucu lazım bize."
Ben hala insanları gözlemlemeye devam ederken masaya koyduğu ellerine istemsizce yapışıp heyecanla "Var ipucu... Solak.. Boynumu sol eliyle kavradı ve sigara içtiğine eminim. Ağzı leş gibi kokuyordu. Midem bulandı gene." dedim. Elime bakıp gülümseyen suratını ciddileştirirken "Bu yeterli değil malesef.. Neyse bir şekilde bulacağız.. Mutlaka yüzünü gösterecek." dedi. "İnşallah" dediğimde ellerimin hala onun ellerinin arasında olduğunu farkedip hızla çektim. Ellerim sıcaklığıyla ısınmışken avuç içlm adeta terlemişti. Yaptığım hareket karşısında utancımdan Samet'in yüzüne bakamıyordum. Neyse ki çocukların gelmesiyle birlikte ortamın havası değişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİNDİBA
Teen FictionÜniversitede İşletme bölümü okuyan son sınıf öğrencisi Melike, iki kız arkadaşı Nur ve Hilal ile beraber aynı evde kalmaktadır. Aynı zamanda sınıflarından grubuna dahil olan iki kız arkadaşları daha vardır. Bunlar Sena ve Cemredir. Beş kişilik arkad...