23.Bölüm "TANIŞMA VAKTİ"

48 3 0
                                    

Gece yarısına kadar kızların desteğiyle bulduğum iş fikrini paylaşmak için fazlasıyla heyecanlı uyandım sabaha. Bir de ayrı bir mutluluk vardı. Bugün nihayet Yiğit ile görüşecektim. Onunla konuşmayı o kadar çok hayal ettim ki artık kendime sus diyordum. Soracağım şeyleri ezberledim sırasıyla. Ama biliyordum ki yüzyüze görüştüğümüzde bunları unutacaktım. Beynimin yoğunluğu ve kalbimin kıpır kıpır atmasıyla birlikte yarım yamalak yaptım kahvaltımı. Aceleci ruhum bedenimi esir alırken kırıp dökmekte zor olmadı. Kıyafetime dökülen ve yıkadığım halde çıkmayan fondöten, kapağını komidinin arkasına düşürdüğüm canım rujum bunun en büyük kanıtıydı. Acele işe şeytan karıştırdı nasılsa. Daha dikkatli bir pozisyona dönmek için yavaş hareketler sergilemeye başladım. Lekeli tuniğimi kirlilere atarken, kırmızı beyaz çizgili sweatimi giyindim. Şal konusundaki kararsızlığıma karşı Hilal'in devreye girmesiyle bordo şalı ütüledim. Siyah pantolonla beraber bu kombini birleştirdiğim için kocaman bir gülümsemeyle aynaya baktım. "Her şey güzel olacak."

Pozitif duygular içerisinde kafeye geldim. Daha önce oturduğumuz pencere kenarının boş olduğunu görmem daha da mutlu etti. Çocuklar her zamanki gibi gecikecek olsada moralimi hiçbir şey bozamazdı. Montumu tahta sandalyeye asarken etrafı gözlemlemeyi de unutmadım. Garsonların yüzlerine dikkatle baksamda onu ayırt edemeyeceğimi biliyordum. Yine de hatırlamak için zorladım kendimi. Bana doğru gelen çalışana karşı heyecanla yerimden doğruldum. O olabilir miydi? Gülümseyerek beklerken yanıma geldiğinde "Ne alırsınız?" diye sordu. Yanıldığımı anladığım da suratım asılmış halde "Çay alırım." dedim. Güneş ışınları pencereden yüzümü okşarken pes etmek bana yakışmazdı. Tekrar başımı kaldırdım. Yeniden süzdüm kafenin her yanını. Sürgülü kapının açılmasıyla aradaki mesafeye rağmen hatırladığım tek yüzü tanımak ismini koyamadığım bir his bıraktı gönlüme. Sanki sadece onu tanımak için doğmuştum. Onun yüzünü hatırlamak için yaşıyordum. Hislerinden emin olamadığım birini hayatımın merkezi yapmam ne kadar doğru olurdu? Gözlerimi çekerken bana ait olmayan bakışlarından, sıcak çayımdan bir yudum aldım. Masaya doğru geldiğinde ona bakmamaya devam ettim. Zaten benden geri kalır yanı yoktu. Sessizce karşıma oturup telefonuyla uğraşmaya başladı. Hemen ardından çocuklarda içeri girdi. Sarı saçlarından tanıyabildiğim Furkan, beni görür görmez şak diye yanıma oturdu. Montu rahat oturmasına izin vermezken o heyecanla "Melike anlat hemen. Meraktan uyuyamadım. Bak göz altlarım morardı. " dedi. Ali, Furkan'ın koluna hafifçe bir yumruk attı.

"Kandırma kızı. Horlaya Horlaya uyudun. Asıl ben senin sesinden uyuyamadım."

Oturduğu yerde gri montunu çıkarmaya çalışırken konuştu.

"Ben mi horlamışım? Yalan söyleme şimdi. Horlasaydım duyardım. Yani heralde uyanırdım sesime."

"Ya oğlum uyurken nasıl duyar insan kendini. Neyse daha fazla laf yetiştiremem sana illallah dedirttirsin. "

Ali'nin kısa sürede pes etmesi bu tatlı atışmayı durdurmaya yetti. Gözler benim üzerimde anlatmam için beklerken, beklediğim kişinin gelmesiyle dilim tutuldu. Bordo kazağının üzerinde isim yazılı broşu onu tanımama yardımcı oldu.

'Yiğit Aytaç'

Elindeki menüyü masaya koyarken çocuklar selam vermeden önce atladım.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
HİNDİBA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin