Ders saatinin yaklaşmasıyla önümüzdeki notlardan başımızı kaldırdık. Her "Anladın mı?" diye sorduğum soruya kafasını sallayarak "Evet." cevabını vermesi pek inandırıcı gelmesede çaktırmadım durumu. Masayı şipşak toparlayıp çantama sıkıştırdığımda fotokopileri ayağa kalktım. Samet çoktan toplarlanmış kapıda dikiliyordu. Hızlı adımlarla yanına geldiğimde kapıyı açtı ve çıktık odadan.
" Bugünün ödülü olarak kahve ısmarlıyorum sana. Kantine inelim." dediğinde "Çok iyi olur. Dilim damağım kurudu resmen." dedim.
"Abartma istersen."
Gözümü devirdim ve kantine doğru yürümeye başladık. Etraf o kadar kalabalıktı ki uzun süre sessiz odada olunca bir anda ses bombasının içine düşmüş gibi oldum. Kantine geldiğimizde ise o yoğun ses karmaşası daha da artmıştı. Kapının eşiğindeki masaya oturduğumda Samet kahveleri almaya gitmişti bile. Birazdan elindeki sıcak kahvelerden birini önüme nazikçe koyduktan sonra yanımdaki sandalyeye oturdu. Bir yudum içti ve "Tuna amcanın bizi çağırdığı o gün sana ufaklık demişti ya biri.. O kim? Tanıdık falan mı.." dedi.
"Yavuz abiyi diyorsun sen. O komşumuzun oğlu. Ama abim kadar yakındır."
"Pek abi gibi gelmedi bana ama neyse.."
Hala bardağına takılı kalan gözleriyle konuştu.
"O buradan mı mezun?"
"Evet. Zaten o burada okuyor diye bende geldim peşinden. Daha doğrusu anneminde biraz ısrarı üzerine mecbur kaldım."
"Neden ki? Sana güvenmiyor mu annen?"
Elimdeki kahveyi oynatırken konuşmaya devam ettim.
"Bana değil hastalığıma güvenmiyor. Kimseyi hatırlayamıyorum. Düşünsene koskoca şehirde bir başıma herkes yabancıyken nasıl kaybolmam. Tamam Bolu büyük şehir değil ama bana İstanbul kadar kalabalık geliyor bazen.."Bakışlarını nihayet kahve bardağından çekip bana çevirdi.
"Unuttum bir an. Haklısın. Bazen küçücük bir yer kocaman bir boşluk hissettirir. Ya da yüzlerce kişi olsun etrafında yine de yalnız hissedersin. Bu durumları iyi bilirim."
Hüzünlü bakışlarının arasında dudaklarımı araladım.
"Sende bir şeyler var Samet. Bakışın, gülüşün.. Sanki bir yerlerde bir şeyleri gizlemişsin de öğrenilmesini istemiyor gibisin. Yanlış anlama beni. Sadece seni çözmeye çalışıyorum. Ama bazen o kadar zorlanıyorum ki.."
"Çözmeye çalışmana gerek yok. Sen bana olduğun gibi davran yeterli. Hem zamanla öğrenebilirsin belki de. Kalbim hazır olduğunda dökerim sana içimi. "
" Peki, kalbin gerçekten bir gün izin verecek mi bana? "
Meraklı bakışlarıma eşlik eden kalbim bu sefer usulca atıyordu. Sanki onu rahatsız etmemek için gizliyordu kendini. Söylemek üzere yaklaştırmışken yüzünü isminin söylenmesiyle geriye çekildi. İçeri giren kişinin üzerinde turuncu renkli kısa mont ve koyu renk kot pantolon vardı. Boyu uzun ve saçları bağlıydı. Sanki birini anımsatıyordu bana. Yanımıza geldiğinde Samet ayağı kalktı ve kız yanağını öperek selamladı. Oturduğum yerde mal gibi kalmıştım. Nasıl tepki vereceğimi bilemedim.
"Uzun zamandır görmüyorum seni, özledim. Neden gelmedin yemeğe? Alacağın olsun."
Sesini çocuk gibi tatlı bir tonda yaparak söyledi bunları. Samet ise gülümseyerek konuştu.
"Telafi edeceğim dedim ya. Sevdiğin pastadan da alırım olmaz mı?"
"Olur tabi. Harikasın."
Yerinde sallanır halde şımarık tavırlar sergilerken onu izliyordum ve Samet'in sesiyle kendime geldim.
"Melike Aslı'yı tanıştırayım seninle. Tuna amcamın da kızı ayrıca."
İsmini duyduğumda afallamış halde ayağa kalktım.
"Biz zaten daha önce.."
Cümlemi "Ya memnun oldum. Aynı sınıftaydınız değil mi?" diyerek bozdu. O zayıf uzun ellerini uzatırken bana salak yerine konulduğumu biliyordum. Elimi uzattım istemeye istemeye ve sıkarken "Evet aynı gruptayız. Ben Tuna hocanın kızı olduğunu duymuştum demek sensin." dedim.Söylediklerimi duymamış gibi yapıp elini hızlıca çekti. Samet'e doğru dönerek "Oradan taşınacakmışsın. Öyle dedi babam. Ben sana ev buldum. Bizim apartmanda boş daire var. Senin için ev sahibiyle konuşurum." dediğinde ağzımdan istemsizce çıktı sözcükler.
"Taşınıyor musun? O gün o yüzden mi boyadın duvarları?"
Samet gözlerini kaçırır halde, "Ben daha sonra anlatacağım sana. Aslı benimle gel bir şey söyleceğim." dedi.
Aslı o sinsi suratıyla yalancı bir gülümseme yaparak "Tanıştığıma memnun oldum tekrar. Görüşmek üzere." dedi.
Ğ
Samet ise Aslı'nın kolunu tuturken konuştu."Melike, sen sınıfa çık istersen ders başlayacak birazdan bende gelirim."
Sadece başımı salladım ve onların gidişini izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİNDİBA
Teen FictionÜniversitede İşletme bölümü okuyan son sınıf öğrencisi Melike, iki kız arkadaşı Nur ve Hilal ile beraber aynı evde kalmaktadır. Aynı zamanda sınıflarından grubuna dahil olan iki kız arkadaşları daha vardır. Bunlar Sena ve Cemredir. Beş kişilik arkad...