60. Bölüm "KİRLİ ÇAMAŞIR"

22 2 0
                                    

Dersin olduğu kata çıkarken kafamda tonla ağırlık taşıyordum sanki. . Öylesine bir ağırlık vardı ki üzerimde kalbime sığdıramadığım, yürümekte bile güçlük çekmeme sebep oluyordu. Sınıfın kapısına kadar geldiğimde içeriye adım atmak gelmedi içimden. Biri dokunsa ağlayacaktım neredeyse. Niye bu haldeyim bilmiyordum. Taşınacağını öğrendiğim için miydi bu dağılışım. Ne önemi vardı ki. Mesafemiz ne kadar yakın olsa da kalbimiz birbirine çok uzaktı.

"Prenses kapıda niye duruyorsun?"

Arkamdan gelen sesle beraber irkildim. Neredeyse dibime kadar gelmişken başımı arkaya doğru çevirdiğimde o sevimli suratıyla karşı karşıya geldim. Prenses hitabını bana söyleyen tek kişi Furkan dı. Sanırım onun sihirli kelimesi de buydu farkında olmasa da.

"Bilmem öyle bir duraksadım."

İçeriye girmemle beraber yanıma doğru iyice yanaştı ve "Sana bir şey anlatmam gerek." dedi.

"Anlat, dinliyorum."

Yerime otururken elimdeki montu masanın üzerine katlar vaziyette koydum. Furkan etrafı kolacan ederken gözüyle, söyleceği şeyi iyice merak etmeye başladım. Yanıma otururken gri şişme montunun fermuarını birkaç kez açıp kapattı.

"Furkan bir sorun mu var?"

"Hani geçen daha doğrusu baya zaman geçti üzerinden bir şey istemiştin ya. Ben onu öğrendim."

"Hakan'ı mı kastediyorsun?"

Biraz daha yaklaştı.

"Evet kanka. Bizim sınıftaki kızlardan biri Ayça'nın doğum gününe katılmış. Evinde yapmış anladığım kadarıyla. Çok kişi de yokmuş öyle söyledi. Ama Hakan da oradaymış. Alkol falan bilirsin baya coşkulu.."

Duraksadı birkaç saniye.. Sağ bacağı sıranın üzerine bağdaş yapar pozisyonda büktü.

"Sonra işte hediyeler açılıyor. Hakan aldığı kolyeyi Ayça'nın boynuna takıyor ve.."

Kaşlarımı kaldırdım.

"Ve?"

Dudaklarını büzdü. "Muck!" diye bir ses çıkardı.

Ne yaptığına anlam veremedim. Uzaktan nasıl görünüyorduk Allah bilir. Bacağına doğru acıtmayacak şekilde vurdum.

"Furkan ne yapıyorsun? Millet bize bakıyor."

Dudaklarını ısırırken yanakları kızarmaya başladı. Sesini alçaltarak tekrar konuştu.

"Unuttum sınıf olduğumuzu kaptırdım kendimi. Anla işte sende!"

Tekrar dudaklarını öpücük yapar hale getirdi.

"Öptü mü demek istiyorsun, yok artık."

Başını salladı. Gözlerim sonuna kadar açılmış olanlara anlam vermiyordum. Üzerime sanki kaynar su dökülmüş, avuç içlerim ıslanmıştı. Furkan'ın sesiyle birlikte kendimi toparlamaya çalıştım.

"Prenses. Üzdüm seni değil mi? Keşke demeseydim. Ama sen kendin için sormamıştın."

"Kendim için üzülmedim zaten. Arkadaşım için."

"Sen arkadaşın için mi üzüldün? Kıyamam sana

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Sen arkadaşın için mi üzüldün? Kıyamam sana."

Kollarını sarılmak üzere açarak yaklaştı. Bazen inanılmaz derecede dostça tavır sergiliyordu. Ama ben bu durumlara pek alışık değildim. Geriye doğru çekilirken "Furkan sarılmayı düşünmüyorsun inşallah." dediğimde boşta kalan kollarını indirerek "Kendimi kaybettim yine. Seni darlıyor muyum? Doğru söyle." dedi.

"Yok. Sadece ikimizin sevgi gösterisi farklı. Neyse bu olay aramızda kalacak. Biri duyarsa.. "

"Saçmalama ikimizin sırrı bu artık."

Baş parmağını kaldırarak "Okey?" dediğinde bende onunla birlikte aynı harekete yaptım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Baş parmağını kaldırarak "Okey?" dediğinde bende onunla birlikte aynı harekete yaptım. Gözlerinin içi gülüyordu resmen. Öyle tatlıydı ki sarı kıvır saçlarına dokunmak istedim.

"Oo.. Furkan bey erken teşrif etmişsiniz bugün. Melike selam."

Elimi kaldırarak "Selam." dediğimde Furkan bacağını sıranın üzerinden indirirken "Hemende laf yap. Bu ne arkadaş." dedi. Ali arka sıraya oturdu.

"Bir şey demedim lan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Bir şey demedim lan. Hakaret etmişim gibi davranma."

Furkan yanımda ayrılırken elini salladı ve gülümseyerek Ali'nin yanına geçti.

"Tamam be. Samet nerede?"

"Aşağıda o. Yanında bir kız vardı. Onunla konuşuyordu."

"Vay, demek bir kızla birlikte. Samet de ayrılıyor demek saplar grubundan."

"Ne alaka oğlum, arkadaşıdır belki."

Ellerini havaya kaldırmış "Ben bilmem arkadaş falan. Çıkar yakında kokusunu benden demesi." dediğinde Ali sanki duygularımı anlıyormuş gibi "Tamam sen öyle bil." diyerek konuyu kapatmaya çalıştı.

Sesizce konuşulanları dinledim. Konuşacak dermanım yoktu. Artık kalbimin yorulduğunu hissediyordum. O yorgunluk ne uyumayla ne de zamanla geçecek bir şey değildi.

HİNDİBA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin