Heyecandan titreyen ellerimle yaptığım makyaj belki de şu zamana kadar ki makyajların en iyisiydi. Normal zamanda asla final haftası makyaj yapamayan ben, bugün için epeyce çaba harcıyordum. Bugün sanki bir daha gelmeyecek gibi hassasiyetle hazırladım kendimi. En güzel parçaları seçtim dolabımdan. Yeşil beyaz desenli kazağım ve koyu mavi kot pantolonum bedenimde uyum içimdeydi. Şalımı da gene yeşilden yana kullanarak kıyafetlerimle bir bütün olmasını başardım. Kolyeyi kutusundan nazikçe çıkardım ve boynuma taktım. İki fıs parfüm sıktıktan sonra taba rengi kabanımı üzerime aldım. Yine aynı renkli çantamın içine sıkıştırırken defterimi, gözüm masadaki pembe renkli kaleme takıldı. Her şey onunla başlamıştı. Pembe tükenmez kalemimle. Onu da yanıma almak istedim. Çantama attıktan sonra odaya tekrar bir göz attım. İçimde anlamsız bir sıkıntı oluştu. Ara tatile giriyor olmanın hüznüydü belki de. Eski halime tekrar bürünmek istedim. Fakat bir şey beni kendine çekiyordu. Ona dokunmak istiyordum. Annemden gizli aldığım o kutuya.. Kapağını usulca açtım. Epeydir bakmamıştım. Daha doğrusu varlığını bile unutmuştum. İçindeki o beyaz uçağı yerinden çıkardım. O yana bu yana oynatırken elimde, üzerindeki çizikler dikkatimi çekmeye başladı. Hayal meyal gözlerimin önüne düşen puslu görüntüde benimle biri daha dokunuyordu ona. Bir çocuk. Sanki.. Rüyalarımda gördüğüm o erkek çocuğuyla aynıydı. Daha çok dalmak istedim. Beynim geçmiş anılarımı silmeye yeminliydi. Ya da ben henüz hazır değildim. Yine de uçağı orada bırakmak istemedim. Onu da çantama attım. Artık odadan çıkma vaktim gelmişti. Hilal valiziyle birlikte kapıda beni bekliyordu. Yüzünden anlaşılan o ki uzun zamandır buradaydı.
"Bir an o odadan hiç çıkmayacaksın sandım ."
Kapıya geldiğimde botlarımı portmadan çıkarırken cevapladım.
"Kankam ya abartma istersen."
"Abartma mı? Kaç saattir çıkmıyorsun odadan. Servise geç kalacağım senin yüzünden ."
Telaşlı halini sakinleştirmek için koluna dokundum. Daha sakin bir ses tonuyla konuştum.
"Özür dilerim, biliyorsun bugün benim için çok önemli."
Gözleri masumlaştı. Sesi daha da alçaldı.
"Yani sorun değilde. Beni biliyorsun tez canlıyım. İlla saatinde orada olacağım."
"Bilmez miyim? "
Botlarımı giydiğimde artık çıkmak için hazırdık. Hızlı adımlarımla merdivenleri indik. Kapıya vardığımızda Hilal duraksadı." Sena da gelecekti değil mi?"
Telefona bakarken "Evet "dedim. Aklım Samet deydi. Ondan henüz ne mesaj ne de arama gelmişti. Adeta boşa hazırlanmış, onca gün boşa beklemiş hissi oturdu içime. Bu kuşkular beni karamsarlığa doğru itiyordu. Ya umduğum gibi olmazsa? Ya verdiği sözü unuttuysa? Belki de sadece ben yanlış anladım. En kötü senaryoları kafamda sıralarken Hilal konuşmaya devam ediyordu. Ona sadece başımı sallayarak eşlik ediyordum. Sonunda durakların oraya kadar gelmiştik. Birkaç dakika içinde de Hilal'in servisi geldi. Yüzünü bana doğru çevirdi, hüzünlü bakışlarını dikti. Veda vaktiydi.
"Seni çok özleyeceğim Melikem. Benim için çok değerlisin bunu unutma. Bugün her ne olursa olsun sen, sen olmaktan vazgeçme. Ben hep yanındayım hatta biz yanındayız."
Gözlerim söyledikleri karşısında dolmuş haldeydi. Vedaları sevmiyordum. Neyse ki bu kısa sürecek bir vedaydı. Sadece bir buçuk aycık. Ama bizim için bu epeyce uzun bir süre gibiydi.
"Bende seni çok özleyeceğim. Kankim sende ve kızlarda çok değerlisiniz benim için. Neredeyse beni ağlatacaksın bu kısacık bir ayrılık."
Kelimeler boğazıma düğümlenirken konuşamadım. Sıkıca sarıldı boynuma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİNDİBA
Teen FictionÜniversitede İşletme bölümü okuyan son sınıf öğrencisi Melike, iki kız arkadaşı Nur ve Hilal ile beraber aynı evde kalmaktadır. Aynı zamanda sınıflarından grubuna dahil olan iki kız arkadaşları daha vardır. Bunlar Sena ve Cemredir. Beş kişilik arkad...