48. Bölüm "OMZUNDA BENİM İÇİN YER VAR MI?"

34 2 0
                                    

Cemre'nin aynı şeyleri tekrar tekrar söylemesiyle birlikte,  aklımda Samet'in sözleri yankı buluyordu. Henüz söylediklerini sindiremediğim için kalbime kocaman  bir ağırlık yaptı. Koluma şak diye inen yumruğa karşı kendime gelebildim. Cemre'nin gözleri adeta ateş püskürüyorken kızlar kendilerini tutamayıp gülmeye başladılar.

"Of! Ciddi bir şey söylüyorum şurada. Gülmeyin. Bence Melike'ye oyun oynuyor. Söylediklerimden eminim."

Cemre'nin Yiğit ile ilgili teoremi ilk başta saçma gelsede aklıma şüphe düşürmedi değil. O kadar kişinin arasında Cemreleri tanıması, onlara selam vermesi imkansızdı, en azından onunla aynı hastalığı paylaşan biri olarak bu durumu çok iyi biliyordum. Tabi eğer gerçekten aynı hastalığı paylaşıyorsak. Kızların gülme sesinin yerini derin bir sessizlik alırken, Cemre konuşmaya devam etti.

"Bak sustunuz. Onca insanın arasında bizi tanıyıp masamıza gelmesi hiç normal değil. Zaten eğer Tolga hastalığını bilmiş olsaydı mutlaka bana çıtlatırdı. Hiçbir şeyi saklamaz benden."

Nur "Emin misin kanka? Bu ara pek düşünceliydin Tolga' ya karşı." dediğinde trip kraliçesi birden tepki gösterdi. "Ne alaka şimdi. Benden bir şey gizlediğini mi ima ediyorsun?"

Beklemediği tepkiye karşın sakin kalmaya çalıştı. "Öyle demek istemedim. Hani birkaç olay oldu Elif miydi neydi? Hala emin olamamıştın." sözünü bitir bitirmez sesini daha çok yükseltti. " Elif Yiğit'in kız arkadaşı. İlk başta şüphelenmiştim. Ama şimdi öyle bir şüphem yok. Hem bana diyorsunda sende Hakan hakkında emin değilsin. Etrafında tonla kız var. Kimle takıldığı bellisiz. " dediğinde Nur sakinliğini bozdu.

" Evet emin değilim. Bunu hep söylüyorum. Ama en azından senin gibi duygularımı saklamıyorum. "

"Öyle mi Nur? Ben mi saklıyorum duygularımı? Peh!"

Kızların atışmaları ortamı germiş durumdayken Sena ikisini de susturmak adına bağırdı.

"Kızlar susun. Konumuz bu mu şimdi? Başlatmayın sevgililerinize. Melike hakkında konuşuyorduk nerelere geldiniz. "

"Tamam konuyu kapatalım en iyisi. Cemre söylediklerin konusunda haklısın. Dikkat edeceğim." dediğimde "Seni düşündüğüm için söyledim. Yanlış anlama beni." dedi.

"Biliyorum." derken hafifçe gülümsemeye çalıştım. Boş bardaklar gözüme hep bu anlarda çarpardı. Birkaç dakikada olsa yalnız kalmak kafamı rahatlamaya yeterdi. Masanın ucunda duran tepsiye bardakları koydum ve mutfağa gittim. Kızlar durumu anladıkları için sessiz kaldılar. Ocağın üzerinde ki çaydanlığı bardaklara boşaltıkça beynimdeki düşünceleride kaynatıyordu resmen. Yiğit gerçekten benimle oyun oynuyor olabilir miydi? Söyledikleri aklıma geldikçe samimi yüz ifadesi düşüncelerimi okşuyordu. Yalan söyler bir hali yoktu en başından beri. Ama yinede kalbime damlayan o siyah mürekkep gittikçe büyüyordu ve ona karşı olan güvenimi de siliyordu. Taşan çay bardağıyla beraber aklımın karmaşasına ara verdim. Tezgahın üzerinde bulunan katlı sarı bezi alıp tepsiyi siliyordum ki Hilal yanıma geldi.

"Sakarlığın üzerinde kanka."

"Evet biraz öyle oldu."

Ağzına kadar dolu olan bardağı aldı ve  lavaboya dökerken "Ne düşündüğünü tahmin ediyorum. Bu sefer iyi düşünemeyeceğim. Cemre'nin dedikleri doğru olabilir. Yeliz'in seni kafaya taktığını biliyoruz. Yiğit'i de bu konuda kendisine çekip sana kumpas kuruyor olabilir. Yoksa hastalığını nereden bilecek?" dediğinde boş bardağa tekrar çayı koyarken konuştum.

"Peki bundan Yiğit'in çıkarı ne olacak.Tamam bana oyun oynuyorlar. Yiğit beni tanımıyor, ben de onu. Bana karşı neden kin beslesin ki?"

Tepsiyi dikkatle tutarak "Yeliz bu, kimbilir nasıl kandırdı onu. Kafanı daha fazla böyle şeylerle doldurma gidelim. " dedi. Mutfaktan çıkarken Sena ve Cemre montlarını giymiş kapının önünde dikiliyorlardı. Az önce ki atışmadan dolayı olduğu çok belliydi.

" Çayları tazeledim nereye? "

Sena kapıyı açtı ve " Aman şunların suratlarına görmüyor musun çekemem valla. Zaten benim derdim bana yetiyor. " dedi. Cemre oralı olmayarak botlarını giyerken konuştu.

"Tatlış kızlar, bugünlük yeter bu kadar. Sonra telafi ederiz. Hepimiz gerginiz anlaşılan. "

Hilal " O belli canım. Tamam okulda görüşürüz. Dikkatli gidin. " dedi. Kızları gönderdikten sonra oturma odasına girmeden odama geldim. Hava almaya fazlasıyla ihtiyacım vardı. Bakkala gitmek bu durumlarda en iyi çözümdü. Kırışık hardal renkli şalımı ütülemeden başıma taktım. Mor beyaz çizgili pijamama aldırmadan siyah şişme montumu üzerime geçirip dışarı çıktım. Gecenin sessizliği eşliğinde düşüncelerim bir bir açığa çıkmaya başladı. Bakkaldan aldığım çikolatalı süte pipeti takıp limon banka oturdum. Daha birkaç dakika olmuştu ki yanıma oturan kişiyle beraber süt boğazıma kaçtı. Öksürürken konuşmaya çalıştım.

"Ne işin var burada?"

Geriye yaslanarak daha fazla yerleşti banka. Karşıya bakarken " Oturamaz mıyım? Benimde bazen kafa dinlemeye ihtiyacım oluyor." dediğinde sonunda tıkanan boğazımın temizlenmesiyle birlikte "Tabi ki oturabilirsin ama belki bende tek kalmak istiyorumdur." dedim.

Siyah atkısını gevşetirken "Bugün söylediğim şeylere canın sıkıldıysa eğer tek bırakamam seni.  Bir açıklama yapmak istiyorum. Aslında çıkışta seni aradım ama sınıfın boştu." dedi. Kalbimi kırıp sonra özür dilemeye çalışması tam da ona yakışır bir hareketti. Bu yüzden şaşırtıcı gelmedi. Sütü banka bırakırken üşüyen ellerimi ovuşturdum. Dudaklarımı araladım bir şeyler söylemek için.

" Evet bugün söylediğin şeyler kırıcıydı. Açıklama gereğinde bile bulunmadım farkındaysan. Ama şuan sadece o değil farklı bir şeye canım sıkıldı o kadar."

"Kırıldıysan peki neden tepki göstermedin bana? Senden bir şeyler söylemeni bekledim. Fakat sen sadece arkanı dönüp gittin."

Dudaklarım tebessümünü esirgemezken "Çünkü o sözlerin  kalbinden çıkan kelimeler olmadığını biliyordum. Gözlerin.. Onları söylerken çok farklıydı. O şefkatli bakışlarını tanıyabilyorum artık. Ve konusu açılmışken söylediğim şeyleri tekrarlamak istiyorum. Eğer seni üzecek yada sinirlendirecek bir şey yaptıysam bunu açıkça söyle. Kırıcı sözlerle beni yaralamaya çalışma." dedim. Uzun bir süre gözlerime yine o sıcak bakışlarını değdirdi. Biraz sonra boynundaki atkıyı çıkardı ve başımdan geçirirken " Beni kızdıracak hiçbir şey yapmadın. Sadece.. Şuan için sende nedenini sorma olur mu? " dedi. Atkının uzun kısmını diğer tarafıma doğru bıraktı. Birkaç düzeltmeden sonra gözlerime tekrar baktı.

"Zamanı geldiğinde bilmek istediğin her şeyi anlatacağım. Söz veriyorum."

"Tamam bende o güne kadar seni sıkıştırmayacağım. Söz."

Gülüşlerimiz soğuk geceyi ısıtmaya yeter mi bilmiyordum ama benim gönlümü çoktan ısıtmıştı. Yıldızlara doğru başımı kaldırdığımda ise hep yapmak istediğim o şey aklıma geldi. Zaman, konum ya da duygular, bunları bir kenara bırakıp iç huzurumu yakalamak istedim. Samet'e doğru çevirdiğimde başımı oda benim gibi gökyüzünü izliyordu. Biraz daha yanına sokulup sessizce mırıldandım.

"Omzunda bugün benim için yer var mı?"

Yüzünü çevirdiğinde şaşkın bir halde başını sallayıp omzunu yatmam için rahat bıraktı. Başımı usulca yasladım omzuna ve yıldızları birde buradan izlemek istedim. Sevdiğim adamın omzundan..

 Sevdiğim adamın omzundan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


🌟🌟🌟

Yıldızlar sadece gökyüzünde olur sanırdım. Ta ki onun gözlerindeki ışıltıyı görene kadar..

🌟🌟🌟

HİNDİBA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin