17. Bölüm "AYNI KADER"

52 3 0
                                    

Sıraya doğru geldiğimizde Nur birkaç dakika sonra sınıfa girdi. Arkamdan sarılırken "Yavrum. Nasıl merak ettim seni." dedi. Merak ettiği halde Hakan'ın yanına gitmesi çelişkiye düşürsede güldüm.

"Demek merak ettin. E anlat. Nereden geliyorsun?"

Yüzüyle aynı renkte olan pembe şalını düzeltirken başını eğdi. Bu mahcup ifadesini görmeyi çok seviyordum.

"Yaa

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Yaa.. Biliyorsun işte. Etüd odasına gittim. Beş dakikalığına sadece. Cidden bak."

"Öyle olsun. Bir şey demiyorum."

Hilal'in yanına otururken "Melike. Küsme yaa." dedi. Sena önümüzdeki sıradan yönünü çevirdi.

"Kitabı versene Nur. Biraz konuya göz geçireyim. Bu dersi de alttan alamam." dediğinde Nur "Tamam bekle." dedi.

Çantasını karıştırırken bir yandan da sıranın altını üstünü kontrol ediyordu. Bulamadığını anladığı an telaşlı şekilde ayağa kalktı.

"Etüd odasında unuttum ya." dediğinde Sena "Leyla mısın kızım sen? Nasıl unuttun. Git al hemen." dedi.

Nur'un koluna dokundum. "

Ben giderim. Hangi masaya oturdun."

Cemre gözlerini açmış kafasını olumsuz şekilde salladı.

"Saçmala. Ben giderim. Sen dur."

"Bir şey olmaz. Abartmayın." dedim ve daha oturmamışken merdivenleri inmeye başladım.

Nur arkamdan seslendi.

"Büyük tablonun altındaki masaya oturmuştum."

Elimi sallayarak hızlı adımlarla sınıfın dışarısına çıktım. Giriş kapısının hemen karşısında bulunan etüd odasına doğru yürüdüm. Ders başlamak üzere olduğundan genel de boş oluyordu. Bu umutla kapıyı rahatça açtım. Sadece iki masa doluydu. Büyük tablonun altında ki masa dolu olanlardandı. İki erkek, iki kız olan bir grup oturuyordu. Çekimser bir halde yanlarına geldim. Neyse ki kitap masanın ucunda olduğundan almam kolay oldu. Kitabı elime alıp tebessümle "İyi çalışmalar." dedim. Duvar tarafında oturan siyah uzun saçlı, hafif kilolu olan kız "Teşekkürler Melike." dedi. Beni tanımıştı. Kitabı kucağımda sıkarken bana gülümseyen yüzlere karşı gergindim. Kız yanındakilere dönüp "Soralım belki biliyordur." dedi. Daha onları tanıyamazken soracakları şeyi nasıl bilebilirdim. Karşısında oturan esmer oğlan döndü.

"Ya. Hoca derste bir şeyler istemişti. O hafta biz grupça girmedik. Sende var mı liste? "

Grup? Liste? Neyden bahsettiklerini anlamadım. Aldığım derslere göz geçirdim. Hangisinden bahsediyor olabilirlerdi. En iyi kaçamak cevap şu olmalıydı.

"Bende not almadım. Hatırlamadım malesef."

Kız üzülerek ağzını büzdü.

"Furkanlara soralım belki onlar not almıştır."

Bizim Furkan' dan mı söz ediyorlardı? Tabi ya! Grup olan bir dersim var, oda girişimcilikti. Heyecanla "Girişimcilik dersinden bahsediyorsunuz. Bende var liste. Yazayım hatta." dedim. Biraz tuhaf baksalarda kız not defterini önüme doğru uzattı.

"Sen farklı bir şey mi sorduğumuzu sandın."

Kalemi elime aldım ve bakmadan konuştum.

"Şey.. Birden aklıma geldi de. Öyle ani bir tepki verdim."

Yanımda oturan kumral çocuk yazıma baktıktan sonra geriye yaslanıp kafasını salladı. Ne ima ettiğini anlamadım. Yüzüne bakmadan kıza not defterini uzattım.

"Çok sağol Melike. Kurtardın bizi."

"Rica ederim. Görüşürüz derste."

Kitabı kucaklayıp dışarı çıktım. Arkamdan açılan kapı sesiyle durdum. Bana doğru geldi. Arkamı döndüm ve bana gülümseyerek bakan o kumral çocukla karşılaştım.

"Kendini çok açığa veriyorsun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Kendini çok açığa veriyorsun. Biraz daha dikkatli davranman gerek."

Neyden bahsediyordu? Kafamı karıştırmak için mi dedi bilmiyordum ama sesi tanıdık gelmişti.

"Anlamadım. Ne demek istiyorsun?"

"Bak bunu demek istiyorum." bir adım attı. Ben de geriye doğru bir adım attım. Yaklaşmaya çalışması sinir bozucuydu. Kitabı sıktıkça elim acıdı. Sesini alçatarak yaklaştı.

"Yüzümü hatırlamadın. Halbuki bu dördüncü karşılaşmamız."

"Kimsin sen? Neyi ima ediyorsun? Açıkça söyler misin? "

"Seninle aynı kaderi paylaşan bir arkadaş. Dikkatli ol. İnsanlar öğrenirse bundan faydalanmak için uğraşırlar."

Dediği sözler beynime incelikle yerleşti. Benimle aynı kaderi paylaşmak dediği insanların yüzlerini hatırlamıyor olması olabilir miydi? Heyecanla koluna yapıştım.

"Kim olduğu söyle. Sen de hatırlamıyorsun öyle mi? Doğru mu anlıyorum. "

Güldü. Koluna bakarak başını salladı. İçimde bir umut kıvılcımlanmaya başladı. Kendimle aynı hastalığa sahip birini bulmak hayal ettiğimin de ötesinde bir şeydi. Onun adına üzülmem gerekirken kendi adıma o kadar sevindim ki bencillik etmem umrumda olmadı. Tam konuşmak üzereyken Cemre'nin sesiyle sustu. Yanımdan hızla uzaklaşırken Cemre bana seslenmeye devam etti.

"Melike. Duymuyor musun?"

Gözüm o çocuğa bakarken ismini öğrenemediğim için üzgündüm. Suratım asılmış halde Cemre'ye döndüm.

" Ya duymadım. Biriyle konuşuyordum."

"Biri dediğin Yiğit mi?"

"Yiğit miydi o?"

"Evet. Niye heyecanlandın bu kadar?"

"Beni boşver. Yiğit'i nereden tanıyorsun ?"

Cemre bu halime anlam veremiyor olsa da koluma girerek konuştu.

"Tolga'nın en yakın arkadaşı. Geçen sene sizi tanıştırmıştım. Senin hatırlamaman normal tabi."

Dediği şey buydu işte. Dördüncü kez karşılaşmıştık. Ama beni nasıl tanıyabildi. Böyle bir hastalığı varsa eğer beni hatırlamaması gerekti. Merak ettiğim o kadar çok şey var ki aklımda onunla tekrar karşılaşmak istiyordum. Hemde en kısa zamanda.

HİNDİBA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin