Nur Kaya için bugün en önemli gündü. Güneşte bunun farkındaki yarı açık pencereden bizi selamlıyor, ışıklarının parıltısıyla odayı ısıtıyordu. Diline doladığı aşk şarkılarını mırıldanırken yeşil şalını ütüledi. Üzerine giydiği kot gömleği ve siyah pantolonunu aynada tekrar oynaladıktan sonra sarı saçlarını topladı. Beyaz tenine hafif bir makyaj yaparak renklendirdi. Gözleri mavi olmasına karşın yeşil şalın rengine bürünmeyi başarabiliyordu. Telefonuna gelen mesaj sesiyle aynadan yüzünü çevirdi. Yatağın üzerindeki telefonu alırken kalbi hızla atmaya başladı.
'Şimdi çıktım. Yaklaşık on beş dakikaya orada olurum.'
'Bende çıkıyorum birazdan. Görüşürüz.'
Aceleyle çantasına sıkıştırken notları, üzerine trençkotunu giydi. Adımlarını ardı ardına atarken aklında kurduğu onlarca soruyu yanıtlamaktan da geri kalmadı. Ağzından çıkan kelimeler, söyleceği sözler ilk buluşmada oldukça önemliydi. Hele de fena halde aşıksa eli ayağına dolaşacaktı ve belki de yapmaması gerekenleri yapacaktı. Ama bunları düşünmek yerine sakinleşmek şuan için yapacağı en iyi şey olurdu. Kafenin önüne geldiğinde göz ucuyla inceledikten sonra içeri girdi. Tahta masalar ve yine tahta sandalyelerden oluşan mekan küçük ve şirin görünüyordu. Birkaç adım attıktan sonra arkası dönük şekilde duvar tarafındaki masaya oturmuş kişiyi gördü. Hakan'ı.. Kalbine sakin olmasını emrederken yan tarafındaki aynaya son bir defa baktı. Emin olduktan sonra yanına gitti. Utangaç ifadesiyle selam verdi.
"Merhaba Hakan."
"Hoşgeldin Nur. Gel otur böyle."İşaret ettiği yere otururken onun gözlerine bakamadı. Üzerini çıkarıp sandalyesine öylesine koydu. Elleri heyecandan titrerken gömleğinin uç kısımlarını sıktı. Bu tatlı telaşa karşın Hakan oldukça sakin ve rahattı. Garsonu el işareti ile çağırdıktan sonra Nur'a döndü.
"Ben kahve içeceğim. Sen ne alırsın."
Gözlerine gözlerine bakması Nur'u fazlasıyla rahatsız ederken titrek bir halde cevapladı.
"Ben.. Soğuk bir şeyler alıyım. Portakal suyu lütfen."
Siparişleri verdikten sonra Hakan masanın üzerindeki notları işaret ederek konuştu.
"Notlara göz attım tekrar. Anlamadığım kısımları çizdim. Bunları anlatırsan kısaca çok iyi olur. Valla kafam karıştı. Çok konu var."
"Doğru karışık gelebilir ama sandığın kadar zor değil. En kolayı da grafik yorumları. Başlayım istersen."
"Çok iyisin. Anlat tabi. Dinliyorum."
Sakin ses tonuyla karışık problemleri bile kolaya çeviren derskolik için bu iyi bir başlangıçtı. Bildiği şeyleri kendinden emin anlatırken havalı gözüktüğünü iyi biliyordu. O mavi gözleri kocaman olurken etkilenmemek elde değildi. Tabi durum Hakan için nasıl olur bilinmez. Ders anlatmaya başladığından itibaren telefonuna bile bakmadan Nur'u dinledi. Öyle dikkatle izliyordu ki kendisine değen bakışlara karşı rahatsız hisseden Nur, biraz ara vermek istedi. Portakal suyunu yudum yudum içerken diğer masalara bakıyordu. Tedirgin hali yüzünden okunurken bir şeyler söyleme gereğinde bulundu.
"Pek iyi anlatamam ama anlıyorsundur inşallah."
Elini çenesine koymuş vaziyette hafif tebessümle cevapladı.
"Gayet iyisin. Çok iyi anladım. Hatta hep sen anlatsan keşke."
Kızaran suratı kırmızı kalpler fışkırtırıyordu sanki. Onları saklamak adına ellerini yüzüne götürdü. Gülüşünün en parlak olanı yapışırken dudaklarına başını eğdi. Önünde ki notları anlatmak için kıpırdarken epey mutluydu. Uzun zaman sonra ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Daha önce tatmadığı bir duyguyu yaşamanın verdiği hissiyat değerliydi. Gönlünün hazinesini kilitkerken kurduğu hayallerini gerçekleştirme umudu tekrar var oldu. Ve bu hayallerin gerçeğe dönüşmesi için dua etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİNDİBA
Roman pour AdolescentsÜniversitede İşletme bölümü okuyan son sınıf öğrencisi Melike, iki kız arkadaşı Nur ve Hilal ile beraber aynı evde kalmaktadır. Aynı zamanda sınıflarından grubuna dahil olan iki kız arkadaşları daha vardır. Bunlar Sena ve Cemredir. Beş kişilik arkad...