53. Bölüm "İYİ Kİ SEN"

32 2 0
                                    

Bu istediğim kapıyı açan kişiyle beraber gerçeğe dönüştü. Kapı açılır çalışmaz ellerimi ve ağzımı serbest bırakarak pencereye doğru koştu. Serbest kalan vücudum ayakta duramaz haldeyken yere doğru kapaklandım. Samet ise o pisliğin peşinden gitmek üzereyken ismini sayıklamamla birlikte durdu. Yönünü bana çevirdiğinde hıçkırarak ağlamaya başladım. Yanıma geldi ve o mis kokan elleriyle göz yaşlarımı silerken dudaklarımdan dökülen kelimeler şunlardı.

 Yanıma geldi ve o mis kokan elleriyle göz yaşlarımı silerken dudaklarımdan dökülen kelimeler şunlardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"İyi ki geldin. İyi ki... Sen geldin."

O endişeyle kızaran gözleri dolmaya başladığı an da benim gibi yere çöküp sarıldı.

O endişeyle kızaran gözleri dolmaya başladığı an da benim gibi yere çöküp sarıldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Yanındayım. Buradayım."

Başımı göğsüme yasladığım sırada daha çok ağladım. Ellerimi sıkıca sardım bedenine. Sanki beni bırakacakmış gibi sımsıkı... Oda benim gibi öylesine sarılıyordu ki nefesimi bile zor alıyordum. Ama umrumda olmadı. Nefessiz kalsam bile öyle çok ihtiyacım vardı ki ona, bir müddet böyle kaldık. Ben susana kadar. Hiçbir şey söylemeden bekledi. Sakinleştiğimde sarılmaktan ağrıyan kollarımı yavaşça bıraktım. Oda kollarını benden çekti ve göz yaşlarımı elleriyle sildi.

"Kimdi o! Seninle uğraşan o pislik değil mi?"

Başımı salladım. Konuşmaya dermanım yoktu.

"Geçti ben yanındayım.. Bir daha tek başına bırakmam seni. Öyle çok korktum ki. " dediğinde ağlamaklı sesimle " Ben de çok korktum. Ama yüzleşmek istedim. Kim olduğunu görmek istedim. " dedim.

Omuzuma elini koyup rahatlamak istermiş gibi okşadı.

" Tamam.. Sakin ol. Peki görebildin mi yüzünü? "

Ne cevap verecektim şimdi? Saklamaya devam mı edecektim? Yalan söylemeye dilim razı olmuyorken kalbim doğruyu söylemem için yalvarıyordu. Diyeceklerimi duyduktan sonra bana deli gözüyle bakar mı ya da saçma sapan sorularıyla zihnimi meşgul eder mi diye düşünmedim bu kez. Ona bir bebeğin masumiyeti kadar en saf haliyle anlatmak istedim. Yüreğimin kilit kapısını ona açarken paslanmaya yüz tutmuş yaramı da görmesine izin verecektim. Ama umrumda olmadı. Derin bir nefes aldım. Ayağa kalkmak için kollarına teslim ettim ellerini. İncitmekten korkar gibi nazikçe ayağa kalkmama yardım etti. Gözlerime değdirirken gözbebeklerini "Ben yüzünü gördüm." dedim ve duraksadığımda "Kim peki?" dedi. Sesim yorgun bir halde çıktı.

"Hatırlamıyorum. Her gün neredeyse gördüğüm biriymiş ama ben kim olduğunu bile bilmiyorum."

"Nasıl yani? Biraz daha açar mısın? Hiçbir şey anlamıyorum."

"Hatırlamıyorum işte.. on bir yaşımda geçirdiğim kazadan dolayı.. Beynimde silgi varmış gibi insanların yüzlerini siliyor. Bu yüzden de insanları ayırt edemiyorum.."

Şaşkın ifadesi bir müddet yüzüne yapışmıştı. Bir şey söylemek üzere dudaklarını araladı ama konuşamadı.

"Biliyorum saçma geliyor sana belki, ama gerçek.. Keşke şaka olsaydı. " dediğimde şaşkın suratını düzelterek " Kimseyi tanımıyorsun yani hatırlamıyorsun. Yüzleri seçemiyorsun. Doğru mu anladım?" dedi.

Başımı salladığımda bir adım geriye çekilerek düşünmeye başladı. Arkasını döndü ve çenesini kaşır pozisyonda düşündü. Sanki bir şey bulmuş gibi "Bir dakika! Bir dakika. Az önce ismimi söyledin. Beni gördüğünde hep ismimi söylersin sen. " dedi.

"Çünkü sadece seni hatırlıyorum. Nedenini sorma bende bilmiyorum. Ama gerçek bu. Ailemi bile tanımakta zorlanan ben yalnızca seni hatırlıyorum. "

Söylediğim şey karşısında yüzünde donuk bir ifade oluştu.

"Yalnızca ben öyle mi? Bu çok farklı.. özel bir şey."

Bir kişiyi daha tanıdığımı söylemek isterdim fakat öylesine bitkindim ki sonraya erteledim.

"Bunca zaman nasıl saklayabildin? Nasıl farkedemedim?"

"Düşünemeyeceğin kadar çok zorlandım evet. Lütfen bu aramızda kalsın. Duyulmasını istemiyorum."

"Söz veriyorum. Kimsenin öğrenmesine izin vermeyeceğim. Şu psikopatı da ne yapıp edip bulacağım, kendi ellerimle geberteceğim onu. Rahat ol sen. Üzülme daha fazla." dediğinde "Teşekkür ederim Samet." dedim ve ekledim.

"A! Dersi unuttum ben. Giremediniz değil mi benim yüzümden."

"Boş ver sen dersi. Çocuklarda endişelendi senin için. Hadi eve götüreyim seni." dedi koluma dokunarak. Eline dokundum ve "Gerek yok ben iyiyim. İkinci derse en azından yetişelim. Sunumu yapmamız gerek." dedim. Kabul etmesede ikna etmeyi başardım. Lavaboya girip yüzümü yıkadıktan sonra biraz daha rengim yerine gelmiş gibiydi. Sadece beynimin karıncalanması geçmiyordu ki biraz daha katlanmalıydım. Sınıfa girdiğimde hoca ara verdiği için çocuklar yerlerine oturmuş beni gördükleri an ayağa kalktılar. Yanlarına geldiğimde ise Furkan "Melike bizi çok korkuttun. İyisin değil mi? Bir sorun yok." dedi ve ardından Ali " Bir daha yalnız uzaklaşma bizden. Seni nasıl merak ettim. Yani ettik. " dedi. Beni böylesine önemseyen arkadaşlar edindiğim için şanslıydım. Fakat Samet onlara ne anlatmış olabilirdi ki?

"Melike yanıma otur. " dedi Samet. Dalgın halim birden kendine geldi. Dediği gibi yapıp yanına daha doğrusu sıranın ucuna oturdum çekimser halde. Çocuklara ne anlattığını da merak ediyordum. Bu yüzden biraz daha yanaştım. Sesimi alçaltıp "Ne anlattın çocuklara." dedim. Başını sıraya doğru eğerken "Anlatacağım azcık daha yaklaş" dedi. Bende biraz daha yaklaştım. "E hadi!" dediğimde gülümsedi önce.

"Şey dedim. İyi dinle.. Melike nane limonu getirirken iki erkek kavga ediyormuş, biri geriye doğru çekilirken Melike çocuğa çarpmış, elindeki içecek üzerine dökülünce çocuk yanmış ve o öfkeyle Melike'nin üzerine yürümüş. Melike de korkuyla ağlarken çocuk tam vuracağı sırada ben kurtardım. Çocukları bir güzel benzetip postaladım. Melike'mizi kurtardım. "

Anlattığı masal gibi gelmiş hayalimde canlandırırken, gülmeme de engel olamadım.

" Cidden bunları mı anlattın? İki dakika da nasıl uydurdun, baya yeteneklisin. "

" E.. Ne sandın beni sen. Dikkat ettin mi sen bile inandın?" dediğinde " Neye inandım anlamadım. " dedim." Sakar olduğuna" dedi ve gülerek devam etti.

"Çocuğa sen çarptın dedim. Hiçbir tepki vermedin."

"Samet ya. Hemen dalga geç uğraş benimle. İki dakika ciddi olamıyorsun." dediğimde o gıcık suratı bir anda ciddi bir adama dönüştü. Can alıcı ses tonuyla büyülemek istercesine "Bir ömür uğraşırım seninle. Hiç bıkmam biliyor musun?" dedi. Öylesine romantik geldi ki sözleri gıcık çocuğun, benimle uğraşması bile hoşuma gitmeye başladı. Ne tuhaf değil mi?

Oğuz hoca içeri girdiğinde sessizlik oluştu. Sınıfa şöyle bir göz attıktan sonra " Grup pembe kalem derse teşrif ettiniz. Ama bunun bir cezası var umarım bu detayı atlamamışsınızdır. "dediğinde Furkan ayağa kalktı.

"Hocam cezası neyse çekeriz sorun yok. "

Samet arkasına döndü ve Furkan'ın sweatini çekerek onu oturtmaya çalıştı.

"Furkan artistlik yapma. "

Oğuz hoca Furkan'ın özgüvenine karşılık " Sarı civciv bu kadar emin olma kendinden benim cezalarım ağır olur. " dedi. Sınıf gülmeye başladığında bende dayanamadım ve gülümsedim. Fakat aklımda bir anda beliren o sapığın görüntüsü ile sarsıldım. Başımı tutarken sanki bayıltacak kadar dönüyordu etraf. Samet bu halim karşısında" İyi misin?" diye sordu. Başımı salladım. Sunum sırası bizde olduğundan kendimi toplamam gerekti. Dişlerimi adeta sıktım. Biraz daha dayanacaktım ve bitecekti. Dayan Hindiba!

...

HİNDİBA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin