20.Bölüm-"Taş Yüzük"

37 4 0
                                    

Eric

Bu kız kesinlikle delirmiş olmalıydı.
Haydutlarla pazarlık yapmak da neyin nesiydi böyle?
Onu zaten orada yalnız bırakmaz peşlerinden giderdim,bunu iyi biliyordu üstelik.

Belki aç bırakacaklar,belkide bir dolu erkeğin içinde o vahşi bakışlara maruz kalacaktı.
Buna nasıl cesaret edebilmişti.
Onu koruyabileceğimi düşünmüş olmalıydı ama bu kadar kişiye karşı değil.

Üstelik şu an ellerimiz bağlı bir şekilde kasabanın köy yoluna uzanan yolda neredeyse bir saattir yürüyorduk.

Kaldı ki ellerinden sağ kurtulsak dahi haydutlar konuştuğunda kral tarafından da büyük bir cezaya çarptırılabilirdik.

Tüm bunlar yaşanırken halinden memnun görünmesi de beni ayrıca deli ediyordu.
Sanki her şey olağanmış gibi keyifle yürümeye devam ediyordu.
Bir ara içlerinden birinden yardım isteyerek ayakkabılarını çıkardı ve yalınayak kalarak yürümeyi sürdürdü.

Şu an içimden onu bir güzel pataklamak geliyordu.

Zaten Hem kontes,hem köylü kızı gibi davranıyor beni sürekli şaşırtmayı nasılsa başarıyordu ya neyse.

Bir ara daha fazla dayanamayarak sendelediğinde oturmak istediğini işaret edince adamlar kendi aralarında gülüştüler.
Sonra pazarlık yaptığı aynı zamanda onların ele başı olan haydut onu atının arkasına aldı ve neredeyse zaten gelmek üzere olduğumu söyledi.

Yarım saat ksdar sonra küçük bir kulübeye benzeyen çok eski bir evin önünde atları durdurarak bağladılar.
İçlerinden kısa ve çelimsiz olan çevredeki küçük odunları bir araya toplayarak ateş yaktı.
Ve keselerinden çıkardıkları avlanmış hayvan etlerini pişirmek için ateşin başında toplandılar.
O esnada bizi sırt sırta verecek şekilde veranda kısmına bağladılar.
O tabii buna da itiraz etmedi.

Bu esnada Benim üzerimdeki iki kılıcıda almışlardı ancak botumun içine gizlediğim küçük çakımı fark edememişlerdi.

Hava iyice kararıp akşam olduğunda güzel kokular burnumu doldurmaya başlamıştı.
Bize de yemek vermelerini umuyordum.
En azından bana değilse bile Elanor'a.

Onlar kendi aralarında şakalaşıp gülerken Elenor'un kulağına uzanarak fısıldadım;

-Yaptığınızı beğendiniz mi prenses?

O ise hâlâ elinde bulduğu küçük bir taş ile oynuyordu.

Mercan renginde,oldukça parlak olan bu taşı yolda yürürken bulduğu gözümden kaçmamıştı.
Elini bağladıkları hasırdan uzun bir tel kopararak bu taşın çevresinde doladı ve ona yüzük şeklini verdi.

-Bak,
dedi.
-Ne güzel oldu öyle değil mi?

-Elanor,
dedim gözlerinin içine bakarak;

-Şu an çok daha güzelleri parmağında ışıldıyorken sıcak yatağında yatıyor olacaktın ve başımız dertte olmayacaktı.

Gülümseyerek yüzünün bana çevirdi ve;

-Başımız dertte gibi mi görünüyor sence?
-En azından kraldan istediklerini alana kadar bizi öldüremeyecekleri garanti.

-Ya sonrası dedim,korkmuyorsunuz?

-Eric,sence benim içim değişen ne?
-Yani neredeyse bir ay içinde evleniyorum ve bu en az bu haydutlar kadar benim canımı sıkacak olan Alexender ile üstelik.
-Kaldı ki bu şekilde biraz özgürlüğümün tadını çıkarıyorum.

Evet haklıydı ancak buradaki tehlikenin henüz gerçek anlamda farkına varmadığını düşünüyordum.
Sonumuzun masallarda ya da duyduğu hikayelerdekine benzemeyeceği kesindi.

-Hey siz,
dedi.

Ateşin başında etleri pişiren liderleri.

-Kendi aranızda konuşmayın.

Bu uyarı üzerine biz de bir süre sessizce oturmaya devam ettik.

Onlar yemeklerini yiyip sıra bize ancak geldiğinde, Prenses olduğu yerde uyukluyor olacak ki ona uzatılan eti ilk önce fark etmedi.
Kısa boylu ve tombik olan haydutun ona seslenmesi ile irkilerek;

-Çok naziksiniz bayım,
dedi.
Ve eti yemeğe başladı.

Onlar ise onun bu sözü üzerine yine gülüşüyorlardı.

Sonunda gece iyice çöküp saatler ilerlediğinde başı öne düşerek uyumaya başladı.
Bense onun yüzünü göremesemde sırt sırta vermenin az da olsa beni saran mutluluğu dibinde oturuyordum.

Uyumayacaktım elbet.

İçki içerek yemeklerini yiyen haydutların iyice sızmasını bekliyordum.
Sabah olmadan onu buradan kurtarak sarayına götürecektim.

Üstelik bunu yaptığım için beni affetmeyeceğini bilerek.












KAF DAĞININ PRENSESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin