Savaşın,yani o kara günün üzerinden tam on beş gün geçmiş,babam tüm köylü topraklara yine hükmetmiş ve bu zaferi isyankarlara karşı vergileri arttırarak taçlandırmıştı.
Ben ise hâlâ onun dönüşünü bekliyordum.
Aklıma gelen her iki ihtimalde canımın yanmasına sebep olurken günler geçtikçe onun dönmeyeceğine kendimi hazırlıyordum.
Buna mecburdum.Bir kaç kez gizli bir şekilde Güney krallığa mektup yazarak hakkında bilgi almak istedim ancak gönderdiğim mektuplara cevap alamamıştım.
Tâ ki bu sabaha kadar.
Biana bana,krallığın amblemini gösteren kağıdı getirdiğinde hızlıca açtım.
Prenses Elenor'a,
Durumunu öğrenmek istediğiniz baş muhafızınızın,
savaştığı sırada yara aldığını ancak hayatta olduğunu sanıyoruz.
Kendisini yaralı durumda gören bir askerimiz onu tanıyarak vaktinde köye ulaştırmış ve ölmekten son anda kurtarmış.
Kral Robert'in hayatını ona borçlu olması sebebi ile kendisini ödüllendirecektik ancak sonrasında nereye gittiği ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşamadık.Saygılarımla...
Subay Hector.
Ama bu nasıl olmuştu?
Babam onu Robert'i esir almak için saraya gönderdiginde o neden onun hayatını kurtarmıştı?
Eğer bu mektup bu sarayda birinin eline geçerse bu Eric'in hainlikten suçlanarak infaz edilmesine sebep olurdu.
Tabii hâlâ hayatta ise.Aklım almıyordu.
Böyle bir şeyi neden yapmıştı.Bana da mı yalan söylemişti?
Her ne olursa olsun bunun bir açıklaması olmalıydı.
Onun bir hain olabileceğine inanmak istemiyordum ancak subay'ın yalan söylemesi için de herhangi bir neden yoktu.Güney krallığa karşı anlaşmayı bozarak haksız yere savaş açan bizdik elbette ki fakat
her ne olursa olsun o bizim askerimizdi ve emirleri yerine getirmeye mecburdu.Kafam artık allak bullak olmuş neye inanarak kime güveneceğimi bilmiyordum.
Bedeli her ne olursa olsun gerçeği öğrenmek istiyordum ve bunun için gizli geçiti kullanarak köye gitmeye karar vermiştim.Benim hızla yataktan kalkarak hazırlandığımı gören Biana,kolumdan tutarak beni durdurmaya çalıştı.
-Elanor,delirmiş olmalısın.
-Dışarıya tek başına çıkmazsın,üstelik henüz ortalık yeni sakinlemişken.
-Ne diye gidiyorsun?Mektupta ne yazıyor?-Biana,sana dönünce her şeyi anlatırım ancak şimdi gitmem gerekiyor.
-Senden rica ediyorum ve hatta bu bir emir yokluğumu anlamasınlar lütfen,sen uygun bir bahane bul.Odadan ona sarılarak çıktıktan sonra geçitin karanlığında hızla yürürken bir taraftanda o gün neler olmuş olabileceğini anlamaya çalışıyordum.
Eric'in,babamın emrine karşı gelerek Robert'in hayatını kurtarmış olması saçmalığı da neydi?
Bunu yaptığına göre artık saraya geri dönmesi imkansız gibiydi.
Onu rehin alamadan savaştan yaralı olarak dönmüş olsaydı bile kral tarafından özel olarak onurlandırılarak sarayda temelli olarak kalması istenirdi.
Ama artık bu çok zor bir ihtimaldi.Aklımdaki düşünceler eşliğinde tünel şeklinde uzanan dar koridorları hızlı adımlarla ardımda bırakırken götürüldüğü köyün buraya yakın olmasına sevinmiştim.
Onu orada bulabilmeyi umuyordum.
Elbette ki öğrendiğim bu bilgiyi saklayacaktım ancak onu bulduğumda bana açıklama yapmak zorundaydı.Bitmek bilmeyen koridorları nefes nefese geçerek sonunda çıkışa ulaşmıştım ve kapısının o gece bıraktığımız gibi açık kalmış olması şaşırtıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAF DAĞININ PRENSESİ
Historical FictionÇelik kabzanın demir ve keskin ucunu onun çelimsiz duran boynuna bastırdı. -"Teslim ol,ben kazandım" Bu sözleri söyleyen maskeli şövalye bir taraftan da artık kendisinin koruyacağına emin olduğu prensesine bakıyordu. Güneşin silik ışınları ile aydın...