Eric
Saray'da prensesi koruyan asker olarak yaşamaya başlamamın üzerinden bir hafta geçti.
Sanıyorum krallık konseyi bana karşı bir güven oluştu ve artık uzun süreler boyunca da burda kalacağım.
Daha İlk günlerden başlayan entrikalı olaylar peşimi bırakmıyor sayılır.
Prensesin güvenliğini sağlamanın kolay olacağını düşünmemiş zaten ama onun istemediği biriyle nişanlanarak bu nişanı bozmak için benden yardım isteyeceği de aklıma gelmezdi tabii ki.O gün yani düelloları kazanarak asker seçildiğim gün onun yüzüne bir kez bakabilmiştim.
Güzelliğini elbette daha önce duymuştum tıpkı kuzey bölgede yaşayan herkes gibi ancak bu kadar masum bir yüz,duru bir güzellik bulacağımı da zannetmiyordum.Şanslı olduğumu düşünmedim değil elbet.
Öyle ya sarayın imkanlarından faydalanacak,kendi odam ve yatağım olacaktı.
Bir de sürekli davetler ve balolara katılabilmek şerefine de sahiptim artık.Daha ikinci günün gecesi saldırıya uğrayan prensesi korumak hiçte kolay olmamıştı gerçi.
Saniyelik farklarla hayatını kurtarabilmiştim.
Yakaladığım casus kadının krallığın en büyük düşmanlarından olan güneyli kral tarafından yollanmış olduğunu kullandığı kılıçtan anlamış,durumu kral konseyine açıklamıştım.
Prensesin hayatını kurtardığım için hepsi bana karşı nazik ve cömertti.
Tam üç kese altın ile ödüllendirilmiş belki de ancak bir yılda harcayabileceğim bir paraya sahip olmuştum.Herşey iyi görünüyordu fakat tehlikeliydi de.
Hem onun canı hem benim canım için.
En küçük bir hata ya da dikkatsizliğimde başımı birakacağımı bilecek kadar tecrübem vardı.
Yirmi yedi yaşında on yıllık askerdim.İyi görünüyor dediklerim listesinde Prensesin nişanlısı Alexander elbette yok.
Güven vermeyen,tehlikeli ve onun da sevmediği üzere korkunç bir kazanova.Bu saraya yerleşene kadar sadece prensesi koruyacağım söylenmişti ve onun nişanlanacağını bilmiyordum.
Üstelik hiç sevmediği ve istemediği bir soytarı ile.Bu işler neden böyleydi ki.
O çok üzgün görünüyor,zoraki yapacağı bu düğün için mutsuz hissettiğini fark ediyorum.Onunla adamın bu kadar yakın olacağını hayal bile edemezdim ama bana güvendiğini hissetmemle ona doğru gittikçe çekiliyordum.
Fazlasıyla güzel,akıllı ve gözü karaydı.
Bir de çok güzel kokuyordu.Nerden mi biliyorum bunu...
Onu kurtardığım gece saçları yastığa dağılmıştı ve saldırganı üzerinden almak için eğildiğimde buram buram burnuma dolan amber çiçeğinden.
Bu kokuyu ikinci kez bu gece alıyordum.
Itiraf ediyorum ki beni sarhoş edecek kadar güzeldi.
Üzücü olan ayağını burkması biraz güzel hatta çok güzel güzel olan benim onu kucağıma almamdı.Biliyorum
Hem de herşeyi.
O prenses ben ise bir askerim.
İki aydan az bir zaman sonra o pislik subay Alexender ile evlenecek.
Uzak durmam ve sadece görevimi yapmam gerekiyor.Tüm bunlara iknayım tamam ama kalbim ona yaklaşınca yerinden çıkacak gibi atmasa çok iyi olacak.
Öncelikle onun isteği ve mutluluğu için sonra da ne bileyim işte biraz onu kıskandığım için o kazanovanın en kötü yanlarını ve açıklarını bularak konseye bildireceğim.
Bunu hiç vakit kaybetmeden yapacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAF DAĞININ PRENSESİ
Historical FictionÇelik kabzanın demir ve keskin ucunu onun çelimsiz duran boynuna bastırdı. -"Teslim ol,ben kazandım" Bu sözleri söyleyen maskeli şövalye bir taraftan da artık kendisinin koruyacağına emin olduğu prensesine bakıyordu. Güneşin silik ışınları ile aydın...