31.Bölüm-"Gönülsüz Elçi"

28 4 0
                                    

Dün gece Eric ile yan yana uyumuştum ancak bu sabah uyandığımda odada yoktu.
Buradan kendi isteğiyle çıkması mümkün olmadığından onu konuşmak için götürmüş ya da başka bir odaya almışlardı.

Kapının yanında duran tepsiye de yememiz için reçelli ekmek ve çay bırakmışlardı.
Normalde çok iştahlı olmamama rağmen sanıyorum acıktığım için olsa gerek oldukça,lezzetli gelmiş hatta yetmemişti.

Kahvaltımı yaptıktan sonra Biana sıkıntı ile alnını ovuşturarak sordu;

-Sence hep burada mı duracağız?
-Dışarı çıkmamıza izin verecekler mi?Ben çok sıkıldım.

-Biana,
Dedim.
-Sanmıyorum ama yine de iyi şartlarda olduğumuzu düşünelim daha kötüsü de olabilir,bize daha kötü davranabilirlerdi.

Başını öne eğerek;

Haklısın,
dedi.

Sonra aklına gelen bir düşünce ile ansızın yüzüne kocaman bir gülümseme yayılarak karşıma geçti ve;

-Dün gece ben koltukta bilerek uyuya kaldım biliyormusun?

Nedeni tahmin etsem de yine de sordum.

-Neden?

Bu yanıtımı bu kez de kıkırdayarak cevapladı;

-Neden olabilir sence Elanor?
-Elbette Eric ile baş başa kalarak birlikte olmanız için.
-Fark etmediğimi düşünüyor olamazsın değil mi?Birbirinize nasıl baktığınızı da görüyorum üstelik.

Bu sözlerine itiraz edecek değildim o benim bu hayatta en çok güvendiğim yakınımdı.
Asıl fark etmemesi beni şaşırtırdı.

-Evet Biana,
dedim.
-Artık senden saklayacak değilim.Ona aşık oldum ancak bunun önüne geçmek için mücadele ediyorum.
-O yüzden bu konuyu çok fazla konuşmamamız gerekir.

Başını sallayarak;

-Seni anlıyorum,
dedi.

Bu konuşmanın üzerinden saatler geçmiş olmasına rağmen Eric hâlâ dönmemişti ve sürgülü kapıdaki muhafız benim soruma cevap vermiyordu.

Hava kararmaya başlayıp akşam olunca açılan kapıda beliren ve yemek taşıyan bir askere onu sordum.
Elinde tuttuğu beyaz zarfı bana uzatarak konuşmadan dışarıya çıktı.
Neler oluyordu.

Yerinden çıkacak kadar şiddetli atan kalbim ve titreyen parmaklarımla zarfı açtım.

"Elanor,beni Elçi olarak saraya geri gönderiyorlar.
Kısa sürede mutlaka geri döneceğim ve sizi oradan çıkaracağım.
Beladan uzak durun"

Muhafız Eric.

Not sadece bu kadardı muhtemelen onların okuyacaklarını bildiğinden başka hiç birşey yazamamıştı.

Giderken aklının burada kaldığını biliyordum ve başka çaresi olmadığını da.

Bundan sonra olacakları tahmin etmek oldukça zordu.
Krala hangi şartları sunarlarsa sunsunlar onun o topraklardan vazgeçmeyeceğini biliyordum.
Saraya baskın düzenledikleri gece ne kadar hasar aldığını ve ne kadar kayıp verdiğini de elbette göz önünde bulunduracaktı ki
beni burada tutsak etmelerini de onur mesela yapacağından savaş kaçınılmaz olacaktı.

Ben yine de kötü şartlarda hapsedilmediğimizden dolayı Güney kralına minnettardım ancak benimle hiç konuşmamış olmasına da anlam verememiştim.
Herhangi biri değil kuzey kralının kızıydım ve ayrıca yardımcı olabilirdim.

Subayı hector bana sadece kısa bir soru sormuş sonrasında bir daha ortalarda gözükmemişti.
Günler geçerken olduğum şartlara alışmaya başlamıştım.

4 gün sonra

Hareketsizlikten dolayı ağrımaya başlamış olan sırtım ve kollarımın rahatsızlığı ile uyandığımda dışarıdan gelen bazı sesleri fark ettim.
Gür bir erkek sesi duyuru yapıyor ve ayak sesleri eşliğinde gelen gürültüler duvarlarda yankı buluyordu.

-Biana,
dedim.
-Sen de duyuyor musun?Gelen birileri var.

-Evet duyuyorum,
dedi.
-Lütfen krallın askerleri olsun.

Yaşadığımız duygu yoğunluğu ile birbirimize sarılmış halde bekliyorken kapı açıldı ve içeriye Eric girdi.

-Eric!

Üç adımda yanıma gelerek bana sarıldı.

-Buradan gidiyoruz prenses,kral şartlarını kabul etti.

Ama bu kulağa çok uzak bir ihtimal geliyordu.
Bu kadar basit olamazdı.

-Nasıl yani?
dedim inanamayarak.
-O topraklardan vaz mı geçecek?

-Sanıyorum şimdilik öyle yapacak.Onların gönderdiği anlaşmayı kabul ettiğini bildiren mektubu bugün buraya getirdim.Onlarda artık özgür olduğunuzu ve gidebileceğinizi söyledi.

Babamın ona sunulan şartları o kadar kolay kabul etmiş olması hiç akıllıca helmiyordu.
Ama yine de artık özgür olduğumuzu bilmek beni mutlu etmişti.

Hemen sonra Eric,ben ve Biana odadan çıkarak koridora yöneldik.
Dizilmiş askerler ve krallığın hizmetkarlarının bakışları altında sarayın geniş salonuna doğru yürüyorduk.

O esnada büyük kapıda subay Hector ve kralın yardımcısı olduğunu öğrendiğim dük,geçişimizi bekleyerek bizi selamlamışlardı.

Bahçeye çıktığımız gibi içime dolan güzel havayı içime çektim.
Bu kadar kolay olmasına gerçekten inanamıyordum.

Ön verandanın çiçeklerle süslenen kapısına doğru yaklaştığımızda bahçe duvarından gelen seslerle olduğumuz yerde kaldık.

Sonrasında ise bahçe kapısının üzerinde sallanan kuzey krallığımızın amblemini gördüm.

Her şey çok kısa bir sürede gercekleşmişti.
Kapının açılması ile içeriye dolan silahlı askerlerimiz Günay krallık sarayının çevresine konumlanıyordu.

Bu artık bir savaş ilanıydı.
Bu duruma şaşıran bakışlarını fark ettiğim Eric'in de bu durumu hiç
beklemediğini anladım.

Babam anlaşmayı kabul ettiğini bildiren mektubu göndererek önce beni kurtarmış daha sonra ise topraklarından vazgeçmeyerek Güney krallığa savaş ilan etmişti.

Kılıç seslerine karışan bağrışmaları geride bırakarak,bizi hızla bahçe dışına sürükleyen Eric ile birlikte bindiğimiz at üzerinde Kuzey sarayına doğru yola çıkmıştık
ancak ilerde beni almak için gelen kral alayı ve prens Alexender bekliyordu.

Eric'e saraya geri dönerek savaşması ve Güney kralını esir alması emredildiğinde dudaklarımdan dökülen kelime ve gözyaşlarıma hakim olamadım.

-Kralım,hayır size yalvarıyorum onu geri göndermeyin.

O esnada Alexender'ın bakışları ve sinsi gülüşünden bu fikrin ondan çıktığını anlamıştım.




KAF DAĞININ PRENSESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin