Nihayetinde bugün benim için planlanan eziyetler bitmiş,davet sona ermiş ve ben nedimem Biana'nın eşliğinde odama doğru ilerliyordum.
Beni o sıkıcı durumdan kurtaran askerim Eric gerçekten de yaşadığımız sarayın her detayını öğrenmek,gizli geçitlerini görmek ve bana yakın olan odasının yerini görmek için yanımdan ayrılmıştı.Onun boşluğunu hemen dolduran Biana odama girdiğimde üzerimi çıkarmama yardım ediyordu.
-offf bir prenses gibi giyinmek bu kadar zor olmamalı.
Gögüs kafesimi sararak nefesimi iyice kesen ipleri gevşetirken bir taraftandan da üzerimde ağırlık yapan mücevherlerimi çıkartıyordum.
Son günlerde biraz zayıflamış olduğum için çıkık kemiklerim bu tür durumlarda daha da rahatsız edici oluyordu.-Banyoyu hazırlar mısın?
-Tabii,hemen.
Bu ricam üzerine bir kova sıcak su almak için dışarıya çıkan Biana'nın yokluğundan istifade ederek perdenin altından bahçeye doğru bir göz gezdirdim.
Görünürde kimseler yoktu.
İşte bu iyi haberdi.Dük ve konuklarının akşam yemeği için kalmamış gitmiş olmasını umuyordum.Düşünceler eşliğinde,adeta başıma saplanmış olan tel tokatları tek tek çıkarmaya başladım.
Uzun olan saçlarımı balıksırtı örerek tel tokatlar ile düzgün bir görüntüye kavuşturmuş ve en önlerini kabartarak giydiğim kiyafet ile uyumlu olmasını sağlamıştık.
Saçım ve tokaların ağırlığı,pelerinin omzundaki ağır taşlar,üzerimdeki mücevherler elli beş kilo olan biri için oldukça fazlaydı.Elindeki amber şişesi ve sıcak su kovası ile içeriye giren Biana'ya sevgi dolu bakışlar atarak;
-işte bu günün en güzel bölümü,
dedim.Beş dakika sonra kendimi sıcak suyun ve tropik kokunun kollarına bırakmış,suyun tatlılığında sallanıyordum.
Bu an için gerçekten de minnettardım.Ben bu anın keyfini yaşarken kıyafetlerimi dolaba yerleştirmekte olan Biana kapının çalması ile adeta yerinden sıçradı.
-Kim siniz?
-Ben Eric.Koruyucu askeriniz.Prensesim müsait ise son olarak odayı görmek istiyorum.
Tam Biana müsait olmadığımı söylecekti ki ben başım hariç oluşan köpüklerin içine gömülerek,
kapıya doğru seslendim;-İçeriye gelebilirsin.
Eric kapıyı yavaşça açarak içeriye girdiğinde beni kuvvetin içinde görünce şaşırmış olsa da belli etmemeye çalışarak başını eğerek konuşmaya başladı.
-Prensesim,tüm sarayı gezdim,güvenliğiniz için gerekli incelemeleri yaptım son olarak odanıza bakmak istiyorum müsaadenizle.
-tabii ki,
dedim.
-müsade sizin.Yalnız odamın gizli geçitini Biana size göstersin.Ben kollarıma aldığım köpüklerle oynarken ikisi birlikte gizli geçite bağlanan dolabın yanına doğru gidiyordu.
-Bir de görmeniz gereken bir balkon var.
Dolabın arkasına gizlenmiş geçit kapısından sonra Biana onu balkona doğru götürdüğünde hâlâ bana doğru bir bakışta bulunmamıştı.
Gayet emin adımlarla işini yapıyor,gördüğü her yeri adeta beynine kazımak ister gibi hareket ediyordu.Benim ise bakışlarım sürekli onun üzerinde geziniyordu.
Yeni tanımış ve kimliği hakkında hiçbir şey bilmiyor olsamda ona güvenmeye başlamama kendimde şaşırıyordum.-Teşekkür ediyorum Prensesim,iyi istirahatler.
Tam çıkmak üzereyken seslendim;
-Eric?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAF DAĞININ PRENSESİ
Historical FictionÇelik kabzanın demir ve keskin ucunu onun çelimsiz duran boynuna bastırdı. -"Teslim ol,ben kazandım" Bu sözleri söyleyen maskeli şövalye bir taraftan da artık kendisinin koruyacağına emin olduğu prensesine bakıyordu. Güneşin silik ışınları ile aydın...