Bir Gün Sonra
Başım o kadar ağırdı ki neredeyse çevirmem imkansızdı.
Gözlerim kapalı olmasına rağmen yanıyor,ayaklarım donarken bir taraftan da ellerim ve yüzüm âdeta alev çıkarıyordu.
Bir ara bir ses duyduğumu sandım,sanki ismim fısıldanıyor gibiydi ancak cevap verebilecek gücüm yoktu kaldı ki ağzımdaki uyuşukluktan dolayı dilimi hissedemiyordum.
Zaman benim için kayıp bir döngüye girmiş,uyuyup uyandıkça tekrar düştüğüm boşluk her seferinde beni içine çekiyordu.Bir ara elime dokunan bir elin sıcaklığını hissederek zorda olsa gözlerimi yavaşça araladım.
Sanki bir kısa bir an başımda üzgün gözlerle bana bakan Eric'i görmüştüm.
Belki de hayaldi bilmiyordum ancak varlığınıda yanımda hissediyordum.Çok derin bir uykudan uyandıktan sonra geçen ilk dakikalar gibi hafif bir ışığın aydınlattığı odaya gözlerimi açtığımda artık kendimi birazda olsa iyi hissediyordum.
Ancak göz kapaklarımı uzun süre açık tutmam mümkün değildi.Bu süre zarfında boğazlarım o kadar kurumuştu ki ne kadar su içersem içeyim yetmeyecekmiş gibi geliyordu.
-Su...
-Su...
Beni kimse duymuyormuydu?
-Su...
Üçüncü kez seslendiğimde odada bir ses duydum.
Önce bir ayak sesi ve ardından Bir bardağa dolan suyun çıkardığı ses geldi.Dudaklarıma değen ıslaklığı hissettiğimde yavaşça çenemi araladım ve boğazımda buluşan damlalar halindeki suyu yudumladım.
Yavaşça başımı kaldırdım ve suyu daha çok içebilmek için başımı dikleştirdim.
Nihayet tekrar sesleri net duymaya başladığımda sarayda ve artık yatağımda olduğumu anlamıştım.
-Uyandı...
-Kraliçemmm
-Prenses uyandı.
-Şükürler olsun,gözlerini açtı.
Yabancı bir kadın sesiydi ancak benim için endişelenen biri olduğu kesindi.
Daha sonra odama doğru yaklaşan ayak seslerini duyarak zorda olsa gözlerimi açtım.
Ve yüzleri tek tek görmeye başladım.
Kraliçem,Alex'in annesi ve Biana heyecanlı gözlerle bana bakıyorlardı.-Elanor,canım...
Annem yatağıma oturarak elimi tuttu;
-Daha iyi hissediyormusun?
-Neler olduğunu hatırlıyorsun değil mi?Zehirli bir meyve yemişsin.Konuşmak için dudaklarımı araladım ancak söyleyebildiğim tek kelime dışında gücüm yoktu.
-Ha-tır-lıyorummm
-Saraydan ayrıldıktan beş saat sonra seni Eric buldu ve o buluna kadar hepimiz hayatından endişe etmeye başlamıştık.
-Böyle bir şeyi neden ve nasıl yaparsın kendine aklım almıyor,sen...Annemin konuşmasını az önce benim için endişelendiğini düşündüğüm ses böldü;
-Kraliçem beni yanlış anlamayın ancak kendisini üzmememiz gerekli şu an.
Kalbi büyük bir yorgunluk anlatıyor.-Tamam,anlıyorum,daha sonra konuşuruz.
Kadının bir şifacı olduğunu anlamıştım ve bizim sarayda çalışanlardan herhangi biri olmadığınında farkındayım.
O esnada yatağa yaklaşarak elimi tutan Biana hem ağlıyor hem de gülümsüyordu.
-Elanor hemen iyileş,seni çok seviyorum,
dedi.Ona sadece gülümseyebildim.
Tekrar uyumak için gözkapaklarımı kapattığımda Biana hariç diğerlerinin odadan çıktığını duydum.
Güçsüzce ve kısık bir sesle de olsa olsa;-Bi-anaaa,
diye seslendiğimde hemen yanıma gelerek kulağını bana dayadı;
-Ericcc o...
-Tamam canım kapıda hemen çağırayım.
-Şeyyy,tüm gece nöbet tuttu,seni çok merak etti ama kraliçe burada diye yanına gelemedi.Sonra kısa bir sessizlik oldu ve ben yine uykuya daldım sanıyorum.
-Elanor
-Elanor
İsmimi ancak bu kadar güzel olarak tek bir kişi söylebilirdi.
Duyduğum bu tatlı sesten sonra yavaşça gözlerimi araladım;-Ericc
-te-şekkür ediyo...
-Hişşttt,tamam...
-Kendini yorma prensesim,görevim bu.
-Senin için cehennemden de olsa gelirim.Ona söylediğim bu son sözü bana hatırlatıyordu.
Evet ona bir özür borçluydum.Gözlerimiz buluştuğunda hafifçe gülümsüyordu.
Elimi yukarı doğru kaldırarak yavaşca uzattım,ilk önce tutmakda tereddüt etsede sonra parmak uçlarıma dokundu ve eğilerek elimi nazikçe öptü.O anın sarhoşluğu ya da yorgunluktan mı bilmiyordum fakat o an yanımda bir tek onu istediğimden emindim.
Bir kaç dakikanın sonunda başını eğerek tekrar gülümsedi ve odadan çıktı.
Bu gece en çok sevindiğim bir şey daha vardı kı gözlerimi açtığımda ilk olarak Alex'i görmemek olmuştu.
Aralıklı uyku ve küçük baygınlık atakları ile gün yerini sabaha bıraktığında artık kendimi daha iyi hissediyor yatakta doğrularak oturabiliyordum.
Ziyaretime en son kral ve Alex birlikte gelmişler,iyi göründüğümü ve sevindiklerini söyleyerek ayrılmışlardı.
Alex bilerek uzak duruyordu çünkü o sabah ki terbiyesizliğini anlatarak onu suçlamamdan korkuyor olabilirdi.
Sebebi her ne ise benim işime yaradığı kesindi.Yatakta geçen.yeni günün ardından gece tekrar Biana ile yalnız kaldığımızda bana çorba içeriyordu.
-Ahh Elanor,neler oldu bilsen...
-Anlat beni yorma,
dedim.-Tamam,tamam...
-Senin kayıp olduğun fark edildiğinde kral ormana asker ve muhafızları gönderdi tabii en önce Eric gitti.
-Olaydan bir kaç saat önce Aşağıya inerken görmüş ancak kral ona düğün hazırlıkları için bir görev verdiğinden senin peşinden gelememiş,tabii sarayın dışına çıkacağını nerden bilsin hem.
-Sonra seni bulduğunda atın arkasında taşıyarak getirdi ve oldukça kötü görünüyordun,ayrıca baygındın.-Bir de Alex'in rengini görmeliydin,,,korkudan şu duvar gibiydi.
-Merak etme bu arada ben sabah olanları herkese abartarak anlattım.İşte bu yaşıyor olmamdan da daha güzel bir haberdi.
-Biana,
dedim.
-Dile benden ne dilersen tatlım.Sen prensesini çok mutlu ettin.-Yaşıyorsun ya bu bana yeter.
Onun bu cevabı üzerine ikimizde histerikli kahkahalar atarak birbirimize sarıldık.
Artık Alex'in niye kralın peşinde dolaştığını çok daha iyi anlıyordum.
Muhtemelen kabahatini örtmek için krala soytarılık yapıyordu.
-Ama ben bu olay ile onun canını fena yakacaktım.-Vee bir haber daha;
Biana gözlerini kocaman açarak elimi tuttu;
-Şifacı ve panzehiri köye giderek Eric getirdi.
-İnanamayacaksın belki ama sarayın kapısından çıkarken atı deli gibi sürüyordu.-O,dedim.
-Benim ikinci kez hayatımı kurtardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAF DAĞININ PRENSESİ
Ficção HistóricaÇelik kabzanın demir ve keskin ucunu onun çelimsiz duran boynuna bastırdı. -"Teslim ol,ben kazandım" Bu sözleri söyleyen maskeli şövalye bir taraftan da artık kendisinin koruyacağına emin olduğu prensesine bakıyordu. Güneşin silik ışınları ile aydın...