26.Bölüm-"Kırık Kulplu Fincan"

39 6 0
                                    

-Eric,daha iyi misin?

-Eee,evett prensesim.

Biz yavaşlayarak yürüyüşe devam ederken o bir köşede midesindekileri dışarıya çıkartmakla meşguldü.
İki yudumu dahi böylesine etki bırakan bir zehrin tamamı vücuda büyük ölçüde zarar verebilir ya da ölüme yol açabilirdi.

Nihayet kendine geldiğinde yüzü daha iyi ve biraz da olsa kendini toparlayabilmiş gözüküyordu.

Bu durumun ört bas edilmesine izin vermeyecek dòndüğümüz gibi bütün saraya duyuracaktım.
Şu an elbette kimin yaptığına emin değildim.

Mutlak ki düğün için gelen konukların içinde gizli düşmanlık besleyenler vardı ve bir çoğu biz bu geziye çıkmadan gitmişlerdi.
Böyle bir olay içinse sabah yeteri kadar vakitleri vardı.

Eric odama gönderilen çayı tattığı esnada ben bahçede özel olarak hazırlattığım çayı yudumluyordum ancak yukarıda olsaydım neredeyse önce ben içecektim.

Her şey küçük bir an meselesiydi.

Tüm buar olurken bir süre daha geziye devam ettiğimizde artık saraya dönmemiz gerektiğinden tekrar faytonlarımıza bindik.

Yol boyunca tedirgin bakışlarla Eric'i gözlemledim ve durumu kraliçeme bildirdim.

Yaşadığı küçük çaplı bir şaşkınlık ve telaştan sonra suçluyu bulabilmek için bu sorgulamayı mutfağa giderek kendimin yapacağını bildirdiğimde itiraz etmedi.
Ne de olsa artık tam anlamıyla bir prensestim ve ben de tüm yetkilerimi kullanmaktan artık çekinmeyecektim.
Ayrıca bunu krala duyurmama kararıma saygı duygu.
Gerekçe olarak onun tedirgin olmasını istemediğimi söyledim.

Sarayın önüne geldiğimizde büyük kapısındaki muhafızlara bu sabah dışarıdan yabancı birinin gelip gelmediğini sorduktan sonra mutfağa doğru hızlı adımlarla ilerledim.

Artık genç bir kız olmadığımı ve hak ettikleri korku ve çekinmeyi herkese vermem gerektiğini öğrenmeye başlıyordum.

Mutfak kapısındaki muhafizlara seslendim;

-Mutfakta çalışanları ve hizmet edenlerin hepsini toplayın bir duyurum olacak.

Beş dakikanın sonunda tedirgin bakışları ile bana bakan ve çoğunun masum olduğuna emin olduğum hizmetliler karşımda dizilmişti.

-Bu sabah prensesinizi zehirlenmek istediler,
diyerek sözlerime başladım.

O esnada elimde Eric'i zehirleyen ayrıca kulpunun kırık olduğunu fark ettiğim fincan duruyordu.

Sert bir ifadeye büründürdüğüm yüzüm ve donuk bakışlarımla konuşurken bir taraftan da onların yüzünü inceliyordum.

-Suçlu eğer aranızdan biri ise cezası belli,kendisi buradan gönderilerek bir daha bu krallığa ayak dahi basamayacak.
-Ve eğer gelen burjuva konuklardan birine karşı casusluk yaptıysanız bunun cezası da ölüm.
-Biliyorsunuz kralınız en çok ihanetten nefret ediyor.

Kimisi dinledikleri bu sözlerden sonra başlarını öne eğerek korku ile titremeye başladı.
Gerçekte suçsuz dahi olsa bu tür ithamlar insanları korkuturdu.

-Evet,
dedim,
-Bunu yapan aranızdan her kimse prensesiniz olarak canını bağışlayacağıma söz veriyorum ancak ben bulmadan hemen şimdi itiraf edecek.

Hiç kimseden çıt çıkmıyordu.

-Evet,
dedim.
-Bekliyorum.

Bir dakika kadar sonra titrek bir ses ve ağlamaya başlayan bakışlarla oldukça güzel olan bir genç kız yanıma geldi ve ònümde eğilerek;

KAF DAĞININ PRENSESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin