Artık sol tarafım ağrımıyordu.. Aynada gördüğüm çökük gözler ve şişmiş bir yüz ve kalbi buz gibi bir kadın.
Acı yoktu, Ama o şeyi başka nasıl adlandırabilirdim bilmiyorum.Suskunluk.
Hissizlik.
Buz gibi hissetmek.Soğuk su ile yüzümü yıkarken dudaklarıma inen su damlaları bir anlam ifade etmiyor gibiydi. Böyle mi olacaktım artık hissiz?
Geçen yıl zeka oyununda gördüğüm o kadın. Bendim işte.. Aynada ki yansımama bakıyordum. Sonunda korktuğum kişiye dönüşmüştüm.
Havlu ile yüzümü sildikten sonra odama geçtim. Potter uyuyordu.. Baş ucuna gidip yüzüne baktım.. Belkide dakikalarca izledim. Orada kaldım. Ayaklarım uyuşana kadar, Ya da dizlerim sızlayana kadar baş ucunda güzel yüzünü izledim.
Kırık dökük ruhumla uzandım ve gözlerini öptüm.. Tepki verecek gibi oldu ama uyumaya devam etti. Baş ucuna bir mektup bıraktım ve odadan dışarı çıktım.
Rory ve Adel kapının önünde hazır vaziyette beni bekliyorlardı. Gidiyorduk.. Buralardan uzaklara.
Bağı koparmanın ve herşeye bir son vermenin zamanı gelmişti. Potter'ın içindeki ruhları çıkardıktan sonra onunla çok uzaklara gitmek ve mümkünse geçmişimi unutmak istiyordum.
"Hazır mısınız?" dedim önlerinde yürüyerek.
Rory yumuşak bir sesle, "İstediğin gibi hazırız, her şey hazır."
"Potter uyandığı zaman ne olacak? Ona veda etmeden bile gittiğini düşünecek." dedi Adel.
"Veda ettim." dedim kapıdan çıkarak. "Herşeyi açıkladığım bir mektup bıraktım. Bir süre olmayacağımı söyledim. Eminim anlayacaktır."
Şatodan ayrılırken dönüp odamın penceresine baktım.' Bu bir veda değil sevgilim. Yakın zamanda tekrar buluşacağız. Seni çok seviyorum Potter.'
Arkamı döndüm ve süpürgeler ile şatodan ayrıldık. Herkes evlerine gitmişti. Büyük savaş olana kadar onları tekrar çağırmayacaktım. Biliyordum bir gün Potter ile savaşmak zorunda kalacaktım. Bu yüzden artık bir yol izlemenin zamanı gelmişti.
Hollandada saklandığım çiftlik evine geldim.
Kapıyı açar açmaz küçük eller boynuma atladı. "Ablacığım."
Diz çökerek sarıldım. "Sevgili Kirby, umarım beni beklerken çok sıkılmadın?"
Başını hayır anlamında salladı, "Sıkılmadım, sadece seni çok özledim." dedi.
"Sana neler getirdim biliyor musun? Bir sürü araba." Kirby, gülümseyişime karşılık verdi, aniden özlediğim tatlı ve sıcak küçük kardeşime dönüşmüştü. Büyükbabam veya Tom'un yaptıkları yüzünden bu masum çocuğu suçlayamazdım. O benim her zaman kardeşim olacaktı. Sadece büyükbabamın acı çekmesi için söylemiştim o cümleleri. Asla Kirby'e zarar veremezdim. Ailemden bir tek dayım ve o kalmıştı.
Dayım beni görünce sıkı sıkı sarıldı."Yaşadıkların için üzgünüm tatlım." sırtımı okşarken sarılmasına karşılık verdim.
Yemek yedikten sonra pencere kenarına oturdum. Geldiğimiz andan beri saatlerdir yağmur yağıyordu.
Yağmur hafiflemiş, yerini sise bırakmıştı.Dayım iştahla patatesini yiyen Kirby'nin saçını okşayarak, "Kirby emin ellerde canım. Ona iyi bakacağımdan emin olabilirsin." diyerek söz verdi.
"Sana güveniyorum dayıcığım. Bu yolculuk ne kadar sürer bilmiyorum. Senden başkasına güvenemem."
"Ben iyi olacağım abla, Dayıma asla zorluk çıkarmayacağım." Kirby,
Ağırbaşlı şekilde başını salladı ve sol elini havaya kaldırdı. " Söz veriyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA TOM RİDDLE : ÖLÜLERİN DANSI
FantasyBu kitap ikinci seridir. Hogwarts artık yeni bir kötülüğün esiri olmuşken, Karanlık Lordun kızı Ölülerin çağrısına kulak veriyor.