Bölüm şarkısı : born to die - Lana del rey
Bir kez daha gözlerimi revirin boş tavanına açtım. Bir kaç dakika tavanı izleyip kafamda olan biteni tartıştıktan sonra oturdum. Yaşadıklarım gerçekti. Tamamen gerçek.
Çift başlı basilisk nasıl mümkün olabiliyordu? Bu nasıl bir yaratık böyle? Birini yenmek o kadar zorken çift başlı eski bir yılanı nasıl yenecektik?
Başıma inen ağrı ile o koca devasa gövdesi gözlerimin önüne geldi. İnanamıyorum aynı anda onlarca büyücüyü öldürebilirdi.
Peki neden beni öldürmedi? Neden hala yaşıyorum? Kafam allak bullaktı. Peki ya diğer kız öğrenci. İnanmıyorum. Onuda kurtarmış olmalılardı.
Gözlerimle etrafı taradım ama kimse yoktu. İçeriye revirin doktoru girde.
"Kendini nasıl hissediyorsun?" Doktor elinde bir kazan ile yanıma yaklaştı. Gözlerinin altı çökmüştü ve üzerinde hala taze kan bulunuyordu.
"Diğer kız öğrenci o iyi mi?" sesimdeki tedirgin ifade gözlerimede yansımıştı. Doktorun yüz hatları seğirdi ve başını hayır anlamda salladı. "O öldü."
Kanım sanki damarlarımdan çekilmiş gibiydi. Onu koruyamamıştım. Ölmüştü.. O son çırpınışları gözümün önünden gitmiyordu.
"Peki ya Basilisk? O hala orda mı?"
Doktorun titreyen elinden kazan gürültülü bir şekilde yere düştü.
"Kimse bilemezdi." dedi yere sabitledi bakışlarını. "Kimse bilemezdi, tam on iki saattir araştırıyoruz. Böyle bir şey nasıl olabilir?"
Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Yüzü beyazlamış ve saçları dağılmıştı. Kaç saattir ayaktaydı on altı mı?
"Doktor." dedim gergin omuzlarını tutarak. "Neyden bahsediyorsunuz?"
Şişmiş gözleri benimkileri buldu. Dehşet verici korkusunu görünce onun için üzülmeye başladım. Kıyafetleri terden sırılsıklam olmuştu.
"O seni neden öldürmedi?" diye sordu kaşlarını çatarak. "Basilisk sana neden dokunmadı?"
Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. "Anlamadım."
Kollarımı omuzlarından indirerek şüpheyle beni süzdü. "Seni bulduğumuzda yaralıydın ama ölümcül bir darbe almamıştın. Ama kız ölmüştü onu kurtaramadık. Basilisk öldürmüştü. Sende oradaydın. Neden seni öldürmedi?" dedi omuzlarımdan seri bir şekilde tutup sarsarak.
"Ben... Bilmiyorum. Lütfen bırakın beni." dedim geri kaçarak.
"Kimsin sen?" diye bağırdı. Korkusu gözlerini kör etmiş gibiydi. Sanki yılanı ben yaratmışım gibi bakıyordu. Hatta sanki bundan emindi. Elindeki çatlak kazanı bir kenara fırlattı. "Sen osun, basiliski sen getirdin. O kızı sen öldürdün."
Duyduklarım ile anlık şoka girdim ve doktorun hızlıca yanıma gelip kolumdan tutarak sürüklediğini fark etmem için omzumun kapıya sertçe çarpması gerekiyordu.
Bileğimi nasırlaşmış avucundan kurtardım ve odama doğru koştum. Çıldırmış gibiydi. Beni öldürecek gibi bakıyordu.
Odama çıkarken okulun koridorları ölüm sessizliğine bürünmüştü. Herkes neredeydi? Kimse görünmüyordu.
Odama çıkıp üstümü değiştirdim ve o sırada hemen arkamda birinin gölgesini hissedince arkamı döndüm."Sevgili yeğenim hemen gitmek zorundayız." dedi dayım bana doğru yaklaşarak.
"Nereye dayı?"
Gülümseyerek yanağımı okşadı. "Anneni buldum. Onu almaya gidiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA TOM RİDDLE : ÖLÜLERİN DANSI
FantasíaBu kitap ikinci seridir. Hogwarts artık yeni bir kötülüğün esiri olmuşken, Karanlık Lordun kızı Ölülerin çağrısına kulak veriyor.