26"Kabus! "

141 24 196
                                    

Bir tıkırtı sesi gelince gözlerimi açtım. Çadırın uçuşan kısımlarından güneş ışıkları geliyordu. Gözlerimi ovalayıp gelen esnemeyi elimle kapatırken Albus'un bana dönük sırtını gördüm.

Üstümde iç çamaşırım olduğunu unutarak ayağa fırladım o an arkasını döndü. Beni baştan aşağı süzerken utancımdan kıpkırmızı oldum ve yatakta ki çarşafı üstüme çekmeye çalışınca sadece zorlanmaktan başka bir şey yapamamıştım.

"Gidersin sanmıştım." dedim yanına yaklaşarak.

Gömleğinin düğmelerini iliklerken, "Şimdi gidiyorum." dedi.

"Bir dakika bekle," dedim ve aceleyle kıyafetlerimi perdenin arkasına geçerek ışık hızıyla giymeye çalıştım. Ama çıktığımda çoktan çadırdan çıkmıştı. Ayakkabılarımı elime alarak dışarı fırladım kaybolmadan önce yetişmiştim.

"Herşeyi öylece unutacak mıyız?" dedim kırgın sesimle. "Öylece mi?"

On uzun saniyeden sonra yavaşça yürümeye başladı. Durdu, hâlâ benden birkaç adım ötedeydi. "Evet."

"Herşeyi mi?" diye sordum yaklaşarak.

"Evet, herşeyi" Sesi baştan çıkarıcıydı. Bunun farkında olup olmadığı ise muammaydı benim için. Bu sırada gözlerini benden hiç ayırmamıştı. Derin nefes aldı ve özür dilercesine gülümsedi. "Sen yapman gerekeni yap, bende yapmam gerekeni."

"Ben... Bir dahaki geceye kadar dayanacağım ve yapmam gerekeni yapacağım. "

Başını salladı, "O gece gelene kadar düşman olmaya devam." dedi ve gitmeden hemen önce ona doğru koştum.

"Seni seviyorum Albus."

Gözleri şaşkınlıkla kısıldı, göz çevresi kömür siyahına dönüşürken geri adım atmadım. Tehlikenin farkına vardığımda adrenalini damarlarımda hissetmeye başladım. "Bunu söylemeliydim." dedim özür dileyen ifadeyle.

Gözlerini kapatıp açtı ve avuçlarını sıktı. Koca bir on saniyenin ardından siyahlık gitmişti. Aferin sevgili nişanlım, sen fark etmeden sana ders veriyorum... Sana karşı koymayı öğretiyorum. Sen bunu bilmesende..

Sonra gitti.. Bir dahaki gece buluşana kadar hoşçakal sevgili nişanlım. Elimden gelenin fazlasını yapacağımdan emin olabilirsin.

Ayakkabılarımı giyerken Arkadaşlarım bana doğru koştu. Acaba onlar dün gece nerdeydi?

"Olivia!" Hepsinin yüzünde heyecan ve kafalarının içinde sorulacak bir sürü soru vardı.

"Neler oldu hemen anlat," dedi Laura bana yaklaşırken. Hiç acele etmeden yanıma oturdu.

"Önce," dedim ciddi bir şekilde. "Siz dün gece neredeydiniz? "

"Benim kurduğum çadırda," dedi göz kırparak Lawren.

"İyi misin?" diye sordum kibarca. Yavaş ve dikkatlice elimi tuttu. "Asıl seni merak ediyorum."

Yumuşak ellerine baktım, sonra da yüzüne. Gözlerimde ki mutluktun az çok ne yaşadığımı anlamıştı. Başımı
kaldırdım ve içtenlikle gülümsedim. "Hayal ettiğimden daha mükemmeldi." dedim gülümseyerek.

"Senin adına çok sevindim." dedi dolu gözlerle. "O kadar tatlısınız ki."

"Evet Adel, kötülüğün efendisine bir tatlı demediğin kalmıştı." dedi Lawren sırıtarak.

Rory'den bir yumruk yiyene kadar sırıtıyordu. "Bunu hak ettin." dedi sırıtarak.

Lawren yerden kalktı ve sızlayan çenesini sıvazladı. Dilini ağzının içinde gezdirip, "Sende bunu hak ettin." dedi ve kafa attı.

OLİVİA TOM RİDDLE : ÖLÜLERİN DANSI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin