Bölüm şarkısı : Let the world burn
Ben şaşkınlıkla gözlerimi açarken, burnunu saçlarıma gömdü, Derin bir nefes alır gibi kokumu içine çekti.
Bulutların üstüne yatırdı.. Soğuktan titredim.. Ama bu kısa sürdü dokunuşları sayesinde çoktan aleviyle ısınmıştım. Ellerimi göğsüne yasladım, beni muhteşem bir şekilde yakıp kavuracağını biliyordum.
Bacaklarımı açıp biraz izledi, bakışları altında eriyordum. Sonra oyalanmak istemiyor gibi sert bir hareketle oradaydı..
Talepkar ve ısrarcıydı, kaba ve sert olabiliyordu. Bu duyguları aynı anda hissetmek kesinlikle eşsizdi.
Altımda bulutlar, üzerimizde yıldızlarla dolu gökyüzü ve biz seks yapıyorduk.. Kesinlikle tarihe geçecek bir şeydi bu.
Tanıdık siyah gözleri yüzüme doğru eğilirken, ruhumun en uç noktasına kadar işliyordu sertliği.
İçime sıcaklığı dolarken bulutlar bir çarşaf olsaydı onları elimin altında parçalayabilirdim. Daha fazlasını istiyordum.Kalçalarıma hareket ettirip kendimi hafifçe kaldırdım, bunu bekliyormuş gibi belimden tutup daha çok bastırdı.
Dudakları benimkilerin üstüne kapattı. Nefeslerimiz tenimiz ile beraber bir oluyordu. Her öpücük farklı bir ateşi tenime fısıldıyordu. Cehennem prensinin emrinde ki alevleri beni ısıtan tek duyguydu. Elleri o aleve şekil vermek ister gibi ıslanan küçük vücudumun her bir zerresinde
usul usul dolaşıyordu.Potter çok farklıydı. Dünya üzerinde onun gibisini arasan bulamazsın. Her ihtiyacına önem verip seni sonsuz güzelliğiyle büyüleyecek bir adamdı.
Hayatımın en şanslı zamanları onunla geçiyordu ve tek temennim böyle devam etmesiydi. Sıcak bir enerjinin tatlı bir acıyla birlikte içimde dolaşmaya başladığını hissediyordum.
Gökyüzünde parlayan yıldızların yansımasını gözlerinde görünce hayranlığım daha da artmıştı. Hareketleri sert, acımasız ve sahipleniciydi. Tenlerimizin kusursuz iki parça gibi birbirine
dokunması dayanması imkansız bir arzuya neden oldu.Soğuk hava umrumda değildi, hasta olmak çok uzak bir ihtimaldi ve benim için çok uzaklara attığım gereksiz bir endişeydi. O yanımdaydı benimdi başka hiçbir şeyin önemi yoktu. Bacaklarımın arasında şiddetli bir sızı hissettim, bütün bedenime yayılıp kalbim, Zihnim ve ruhuma kadar alev aldım. Çok sıcaktı, tutkulu ve sert, Arzu ve yakıcılık.
Nefes almak için dudaklarını ayırınca gözlerime baktı.
"Ne hissettiğini söylemedin?" dedim bir soruyu hatırlatarak. "Dans ettim ama cevabımı alamadım."
Tutkulu bir gülümsemeyle gökyüzüne baktı. Bir süre yıldızlara baktı.
"Yıldızları görüyor musun?" davetkar bakışlarını takip ettim.
"Evet," nefes nefese kalmıştım.
"Zevk ve tutku bir yıldız olsaydı, sende hissettiklerim sonsuza kadar saysam bitmezdi.. Sonsuzluğu vaad eden bir zevk yaşatıyorsun bana."
Kendime çekip sarıldım. Kolları belime dolandı. "Sana karşı olan sevgimi yıldızlarla ifade etmem gerekseydi, bu evreni aşacak bir aşk yaşadığımı söylerdim.. Benim sana duyduğum aşk evrenin kendisinden daha fazla..." dedim yanağını öperek.
Zafer edasıyla gülümsedi ve son kez bana o zevki tattırmak için bir kez daha mahkum etti bedenimi kendi ateşine.
Sıcaklığı, sertliği, içime, çok derinlere her itişi beni göğe kadar çıkarıp oradan aşağıya bırakıyordu. Gökyüzü hissettiğim duygulara ritim tutmak istiyor gibi şimşekler çaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA TOM RİDDLE : ÖLÜLERİN DANSI
FantasíaBu kitap ikinci seridir. Hogwarts artık yeni bir kötülüğün esiri olmuşken, Karanlık Lordun kızı Ölülerin çağrısına kulak veriyor.