Bölüm şarkısı : Joel Sunny - Luminary
Çok değerli sevgili okurlarım, bugün izinli olduğum için bir bölüm daha yazdım. Umarım bu sizi çok mutlu eder..
Sizden bir ricam var yapanlar için söylemiyorum elbette, ama bu zamana belki sadece bir kez istedim. Şimdi bir kez daha istersem bana kızmayın olur mu?
Okunma sayısına göre oy oranı çok düşük, sizden ricam oy vermeyi unutmayın olur mu? Daha çok okurların önüne çıkması için oyların yüksek olması lazım. Her hafta sıralamaya girmem için bol okunma ve oy olursa daha çok kalplere ulaşırım.
Sizden rica ediyorum mutlaka oy verip yorum yapın. Sizi seviyorum ve daha fazla uzatmadan bölümü okumaya gönderiyorum. Muah. 😍
"Potter."
Kristal kadar güzel yüzüyle karşımdaydı. Benden on adım uzaktaydı. Mavi gözleri okyanusun en güzel koyuluğuna bürünmüştü.
Bir elektriklenme parmak uçlarımdan kalbime doğru ilerliyordu. O karşımdaydı. Yüzünü görebiliyordum. Gözlerinin içine bakabiliyordum. Tamamen aynı gibiydi ama..
Gözlerimi bir kaç kez kapatıp açtım. Gerçek olamayacak kadardı berrak görüntüsü. O kadar kusursuzdu ki.. Siyahın en kusursuzu karşımda duruyordu. Keskin bakışları çarpıcı bir şekilde üzerimdeydi. O buradaydı.
Sevgili nişanlım tam karşımda duruyordu.
Güzelliği ve çekiciliği karşısında nefesim kesilmişti. Yeni tarzı ve daha belirgin yüz hatları ortaya çıkmıştı. Siyah onu fazlasıyla yüce gösteriyordu. İlk karşılaştığımız yerde yine aynı şekilde duruyorduk.
Kalbim göğsümde yüksek sesle çarpıyordu. Tenindeki kokudan başımı döndüren bir aura yayılıyordu.
Kalbimin sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Ne heyecandan titreyen ellerim umrumdaydı ne de bulanıklaşan gözlerim.
Onu görünce etrafımda ki herşey sanki yanmaya başladı ve o kalana kadar o yangın her yeri yakıp kül etti.
Potter'ın varlığı bütün bedenime dalga dalga yayılırken sanki o gözlerinde ki mavilikte kayboluyordum.
Benim aksime onun gözlerinde minik bir duygu kırıntısı yoktu. Hatta tam önünde durduğum ve yolunu kapattığım için öfkeliydi.
Şaşkınlığım geçtikten sonra kalbim daha hızlı çarpmaya ve ellerim terlemeye başladı
"Geldin." dedim titreyen dudaklarımın arasından. Sarılmak istiyordum. Kaybettiğim o sıcaklığı bir kez daha hissetmek ve uyuyana kadar kollarında olmak istiyordum.
Duygularım öyle yoğunlaşmıştı ki başım dönüyordu ve şakaklarımda bir alev fırtınası çıkmıştı. Kokusu, yüzü ve tüm zerresi.. Onun gücünün ve bedenin karşısında küçük ve narin kalsamda o beni her zaman koruyan olmuştu.
"Benim için mi? ..." Cümlemi yanımdan umursamazca geçip gitmesiyle böldü. Yüzümde koca bir hüzün dalgası yayılmaya başladı.
Kararlılıkla döndüm ve koşarak önüne geçtim. Bütün cesaretimle mavi gözlerinin içine baktım. O ise sabır diler gibi çenesini sıkıyordu.
"Neden geldin?"dedim titreyen sesimle tekrar, kekelememek için büyük bir savaş vermiştim. Göğsüm hızlı hızlı nefes almaktan inip kalkıyordu. Aylardır hasretini çektiğim sevgili nişanlım karşımdaydı ama gözlerinin içine bile bakamıyordum.
Duygusuz mavi gözlerinde sert ifadeyi görünce yaşadığım duygu sancısı gözlerimden yaşlar halinde akmaya başladı.
Bir kez daha sorumu askıda bıraktı ve yanımdan geçip gidişini izledim. Ellerim iki yanıma düşerken dizlerimin üstüne çöktüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA TOM RİDDLE : ÖLÜLERİN DANSI
FantasyBu kitap ikinci seridir. Hogwarts artık yeni bir kötülüğün esiri olmuşken, Karanlık Lordun kızı Ölülerin çağrısına kulak veriyor.