400 yıl önce.Bana ihanet etmişlerdi. Biri en yakın arkadaşım diğeri kaç yıllık sevdiğim adam ve sevgilim.
Neden?
Bana böyle bir acı yaşatacak kadar nasıl kalpsiz oluyorlar?
İntikam istiyordum. O kızı öldürmek ve Mike'da ölmeliydi. Ölürken gözlerimin içine bakacaklardı.
Ama o kadar kalbimde ağır bir sızı vardı ki, onları öldürmek yerine ben ölüyordum. Yemek yiyemez oldum, insanlarla konuşamayacak duruma geldim. Ağır bir depresyon sürecine girdim.
Delirecek duruma gelmiştim. Ailem çok üzülüyordu. Bir gece babam beni intihar ederken yakalayınca buna dayanamadı ve beni bir hastaneye yatırdılar. Her gün düzenli olarak bir psikolog ile görüşüyordum.
Dört duvar arasında sadece bir pencere dışında bakabileceğim hiçbir yer yoktu. Bir masa ve bir yatak. Bir sürü kitap..
Günden güne iyi olmaya başlamıştım. Psikoloğum iyi biriydi. Bana özen gösteriyor ve ilgileniyordu.. Tam üç ayın sonunda çıkmama iki gün kala bir kartpostal aldım. Üzerinde kırmızı bir damga vardı ve ismim yazıyordu.
Zarfı aceleyle açarken içinden bir fotoğraf çıktı. Elimden kayıp düşen fotoğrafı eğilip yerden alırken ne fotoğrafı olduğunu görünce omzumun üstünde ne kadar ağır yük varsa beni tekrar yere düşürdü.
Nişan davetiyesi. İsim "Cloe ve Mike".
Kan beynime sıçramıştı.. O odadan dışarı nasıl çıktığımı hastaneyi bağırışlar içinde nasıl terk etmeye çalıştığımı.
Ama hepsi boşaydı.. Deliler hastanesine kapatıldım.. Üzerime beyaz bir gömlek giydirip beni dar bir odaya kapattılar. Ölene kadar burada kalabileceğimi duyduğumu hatırlıyorum.
Yalvardım, herşeye herkese tanrıya yalvardım..
Günlerce boş tavanı izledim. Bakıcı bir adam her gün bana yemek yediriyor ve başka bir kadın arada beni yıkıyordu.
Hiç konuşmadım. Hiç ağlamadım. Hiç hareket etmedim. Ruhu bedeninden çekilen bir varlık gibiydim. Bir ruhum var mıydı onuda bilmiyordum?
Onların nişanından üç gün önce babam ziyaretime geldi.
"Güzel kızım, ne olur kendine gel!"
Sessizlik. Önümde babama zarar vermemem için duran camın kenarına boş bakışlar atıyordum... Babama zarar vereceğimi nasıl düşünürlerdi?
"Çok üzgünüm.. Kendine zarar vermene dayanamazdım.. İyileşeceksin ve buradan çıkacaksın sevgili kızım. "
Sessizlik.
"Annen ve ben seni seviyoruz." titreyen elini cama koydu. "Abinde seni çok seviyor."
Sessizlik ve devam eden boş bakışlar.
"Lütfen bir şey söyle."
Sessizlik.
"Küçük bir şeyde olsa söyle. Baba demene çok ihtiyacım var."
Sessizlik.
"Yalvarıyorum.. Ne istersen yaparım söyle?"
"Baba." kaç aydır konuşmuyordum.. Sadece içime cin girmiş gibi kuru bir hıçkırık kaçmıştı boğazımdan. "Bana yardım et!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLİVİA TOM RİDDLE : ÖLÜLERİN DANSI
FantasíaBu kitap ikinci seridir. Hogwarts artık yeni bir kötülüğün esiri olmuşken, Karanlık Lordun kızı Ölülerin çağrısına kulak veriyor.