On Altı ☣

20.4K 1.1K 86
                                    

16.Bölüm 


Tek bir çatal bıçak gürültüsü ve çay höpürdetme sesinin gelmediği bu ortamda anladım ki Makbule teyze denen bu nine yaşındaki kadın sorusunu ortaya bomba gibi düşürmüş, herkes başını çevirip merakla anneme bakmışlardı. İşin ironisi aradaki bazı teyzelerin Emre'yi evime bırakırken görmüşlüğü de vardı. 6 yıllık sevgilim, herkesten de saklayamam ya. 

Sorunun gelişini ben bile beklemediğim için afallamış, elimde boş bardak öylece dikili kalmıştım. Makbule teyzenin bana sormak gibi bi gayesi yoktu. Çok ayıp ettiniz şimdi annem varken evleneceğim kişiyi seçmek kimin haddine öyle değil mi? 

"Sözlü." 

Annem bunu haykırırcasına söylediğinde tüm kadınlar ellerini ağzına götürüp "Abooov!" diye hönkürdü gene. Seher abla oturduğu yerden "Kız isteyen olduğunu da hiç söylememiştin, nereden çıktı bu sözlü?" dedi haklı olarak. 

Öte yandan annem Emre'yi bildiği için böyle birşey söylemiş olsa gerekti. Yine de sözlü olmadığımızı birinin ona söylemesi gerekiyordu! Siz söyleyin, ben söyleyemem! 

"Görüşüyorlar işte. Müstakbel damadım şu an yurt dışında, iş için" dediğinde herkes yine ellerini ağzına koyunca atılıp "Aman teyzeler" dedim ve hepsinin ters bakışından nasibimi aldım. 

Makbule teyze, okuma gözlüğünün üzerinden bir beni bir annemi süzdü. Ciddi olup olmadığımızı anlamaya çalışıyor gibiydi. Merakla sordu. "Ne iş yapar damat?" 

Emre'den böyle 'damat' vesaire gibi bahsetmeleri beni benden alıyor, adeta gözümden kalp fışkırtıyordum fakat ortada damat olarak gösterebileceğimiz en son adamdı sevgilim. Hatta şu an gönül koymuş sevgilim. Kaç defa aramama rağmen çağrılarıma bi türlü cevap vermemişti. Ulan karı gibi tribi de hiç çekemiyorum erkeklerde. 

"Genel müdür" diyen annemin sesiyle irkildim. Herkes gözlerini kısıp aynı anda çaylarını höpürdetti. İleriden Songül teyze -mahallemizin en dedikoducu ve hava atmayı seven teyzelerin başını çeker- konuştu. 

"Maaşı ne kadar maaşı? Sigortası var mı?" deyince ulan dedim, şimdi Emre çalışmaya oralara gitmemiş olsa burada herhangi belirli bi işi yok, biraz orada biraz burada çalışmış haliyle bu kadınlar arasında gıybet konusu olurdu valla. 

"Aaa daha da uzatmayın hanımlar. Genel müdür diyorum maaşı tabii ki iyi olacak. Üstelik bahsetmeyin, nazar değer sonra yavruma" deyince herkes 'tü tü tü tü' deyip etrafa tükürüklerini saçtı. Ama oldu mu ya bu! Ben o yeri kaç kere silmiştim! 

İşin diğer bi ilgi çeken yanıysa annem Emre'ye 'yavrum' demişti. Tamam, 'oğlum, Emrecim, canım' falan demişliği vardır da böyle hem koruyup kanatları altına alması hem de 'yavrum' demesi beni de bi gururlandırdı, onure etti yani. 

Herkes bana 'aferin kız iyi koca kaptın' gibisinden zırvalasa da hiçbirini tınlamadım. Ulan ben bu herifi lisedeyken kabul etmişim, sonradan zengin koca görüp yapışan kızlardan değilim, bana da böyle imalarda bulunmasınlardı bi zahmet. 

Sonradan annem konuyu değiştirdi ve sohbet de böyle akıp gitmişti. Elimde boş bardaklar arada mutfağa giderken, Kübra ve Necla da bana yardım ediyorlardı. En son mutfağa girdiğimizde Kübra gülümseyerek yanıma gelmiş ve şakadan bi cimcik atmıştı. 

"Emre'den bahsediyorlardı değil mi?" dediğinde gözünden hiçbir şey kaçmayacağını anlamış oldum. Kübra'nın evlenmeden önceki evi zaten bizim tam karşımızdaki apartman olunca ondan saklamak saçmalık olurdu zaten. 

KıroMan (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin