Multimedia 'Haydut KıroDog'.
20.Bölüm
Kahvaltı masasından kalkarken anneme bakıp "Ellerine sağlık moruk" dedim. Annemse sadece gözlerini devirip gülümsedi. Genelde birbirimize olan hitaplarda değişik şeyler kullanmayı seviyorduk. Mesela bi arada 'Maykıl' demeye takmış, ona buna öyle seslenmiştim. Hatta Emre'ye bile dediğim sırada gürüm gürüm gürlemiş, elin heriflerinin adını ağzına ne diye sakız yapıyorsun deyip lak lak ötmüştü.
Annemse başını bezgince sallamış ve laptopuma iki gün el koyup bana yabancı film izletmeme kararı almıştı. Ancak biliyorduk ki benim değişik hitap şekillerim monotonlaşmış hayatımızdaki ufak değişiklerdi. Bi ara babama 'kanki', bi araysa Emre'ye 'apaçinin gardaşı' diye küfür ettiğimi bilirim. Böyle bir insan modeli var mı demeyin, herkese bi deli lazım.
Babam tek kaşını kaldırmış vaziyette durumdan memnuniyetsiz beni süzdü. "Emre mi gelecek?"
"Evet, Akın'ın bebeğini göreceğiz." dedim hevesle. O küçük, agucuk gugucuk yavruyu özlemiş, adeta depar atıp teyzelik özlemimi dindirmek istemiştim. Öte yandan Emre henüz hiç göremediği içinde bir nevi bebek görmesi gibi birşey olacaktı.
Annem bazı klasik Türk anneleri gibi "Onlara da çeyrek altın almak lazım," dedi. Gariban anama Akın'ların çeyrek altına ihtiyacı olmadıklarını söylemek istesem de bu gelenekleşmiş bi merasimdi sonuçta. E iki emekli insan da Cumhuriyet altını takamayacağına göre, çeyrek altın düşünmüşlerdi.
"Geç kalma kızım. Yüzük var diye dozutmayın" dedi babam hala bana çatılı kaşlarla bakarken. Oy ağzını gözünü yediğim babam, benim küçükken annemden terlik yerken arkasına saklandığım dev babam. Beni arkasına gizler ardından da annemi tek bakışıyla bertaraf ederdi. Bana hiç kıyamazdı.
"Merak etme bebek. Hadi ver bi yanak" deyip öptüm babamı. Ardından annemi de öpüp koşar adımlarla kapının önüne gittim. Bir yandan ayakkabılarımı giyer, bi yandan sevgilime mesaj atarken gözümle de parmağımdaki yüzüğümü kesiyordum. Utanmasam sokak sokak dolanıp nişanlım oldu, evleneceğiz deyip kırıtacağım. Öyle saçma bi sevinç içerisindeyim yani. Havlayıp ayağıma dolanan yavru köpeğimin inik kulaklarını elimle karıştırıp üzgünce mırıldandım.
"Oğlum anneni dün gece baba kaptı. Sende bizim aşk meyvemizsin" deyip kıkırdadım ve KıroDog soyadını verdiğim köpeğimi sevdim. Hadi ama onun da nişanlımı hatırlatması lazımdı ve bu isim bana bile oldukça malca gelince en azından kullanıcı adı o olsun istedim. Esasen kendisini 'Haydut' diye seviyordum. Haydut KıroDog.
Yakında gidip nüfus müdürlüğünden kimliğini çıkarıp, ana adına Çiğdem baba adına Emre yazdırmazsam iyiydi. Biliyordum ki nişanlım köpeğe soyadı verdiğimi duysa götü başı yırtılarak güler, beni de gömüp dururdu. Bu sebeple ona bahsetmedim ve sadece 'Haydut' ismini verdiğimi söyledim.
Haydut bacaklarıma sırnaşınca biraz daha onu sevdim ve çılgınca yere yatıp benimle oyun oynamak üzere olduğunu belirtince geri çekildim. Emre'nin her ne kadar gecikeceğini bilsem de şimdi oynamaya başlarsak duramayacağımı biliyordum. Ah birde şu herşeyi hissediyorum imajı veren bakış yok muydu, beni tam kalbimden vuruyordu. Bi köpeğim olmasını her zaman istemiştim ve olmayan kardeşimin de yerini böylece doldurabilirim, dostluk kurabilirim diye düşünmüştüm. Hayır Haydut belki bacım değildi, saçlarıma perma yapamıyor, tırnaklarımı törpüleyemiyor, elbiselerimiz için kavga edemiyorduk belki ama onunla konuşurken o yalnızlık hissim bir nebze olsun tatmin oluyordu. Ailemizin bireyi gibi olmuştu adeta. Arada babam tarafından dışarı çıkartıp oynatılsa da bana düşkün olduğunu hissedebiliyordum. Ayaklanıp kendini bana daha fazla acındırmadan evden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KıroMan (3)
Humor2015* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Sev Yeter hikayelerinin üçüncü serisidir)