43.Bölüm
Sema annenin hazırladığı sütlü kahvelerimizi içerken Akından bana saldıran hırsızları nasıl yakaladıklarını dinlemiş ve sessizleşmiştik. Yanımda oturan ve babamla beraber yarım saat önce hastaneden gelen kocama bu işin içinde ne kadar katkısı olduğunu sormak istesem de bunu geceye saklamıştım aksi taktirde buraya geldiğinde kolundaki kanı durmuştu. Bizden ayrıldıktan ve hırsızları yakaladıktan sonra da her nasıl olmuşsa tekrar kanama başlamıştı. Zorlanmasa kanaması durmuş bir kesik tekrar kanamazdı. İki iki daha dörttü.
Emre'nin eski odasında kalan birkaç parça eşyası olması en azından şu an altında kot pantolon ve üzerinde tişört bulabilmesi bakımından iyiydi. Emsal ablaya bakışları da acayip fena ve göz korkutucuydu. Her ne kadar ona, ablasının suçsuz olduğunu anlatmaya çalışsam da kızgınlığı şimdilik geçecek gibi değildi. Olacağı vardı ve olmuştu. İşte bu tam annemlik laftı!
Saat gece yarısına yaklaşırken herkesin dün gece yaşadığım olay yüzünden bizi yalnız bırakmak istemediklerini anlıyordum. Oysa ben sevdiğim adam yanımda olduğu anda ne korku ne de endişe hissedebiliyordum. O'na o kadar güveniyordum ki sanki yanında beni kimse incitemez, dokunamazdı.
Emre geldiğinden beri birkaç sohbete katılması haricinde kafası bizimle değil gibiydi. Hem uykusuzluk, hem yorgunluk, hem stresten sessizleşmişti. En azından ben öyle zannediyordum ki söylediği cümleyle aklında kırk türlü şeyin döndüğünü anlamıştım.
"Yarın size çıkıp bir ev bakacağım" dedi annesine bakarak.
Sema anne, artık kendisi de huzursuz olduğundan mıdır yoksa oğlundan çekindiğinden midir bilinmez itirazsız başını salladı. Emsal abla desen zaten suçluluk duygusuyla adeta karşımızda eziliyordu. Adamların verdiği ifade de eve Emsal ablanın açık bırakmakta ısrar ettiği pencereden girmişlerdi. Ancak onun, o halini, o pişmanlığını gördükçe ben üzülüyordum. Sarma saramadığım zaman verdiği destek gibi veya tüm düğün alışverişimde ettiği yardımlar vesilesiyle ona herkes gibi kızgın kalamıyordum maalesef.
Ulan ben hangi götoz zamanda bu kadar duygusal olmuştum? Şimdi de oturmuş, Emsal ablayı dışlayan kocama ve kayınvalideme diş biliyordum. İçeriye kirli bardakları götürmeye gidince ayağa kalkıp bende peşinden mutfağa girdim. Arkası dönük kirlileri bulaşık makinesini yerleştirince işinin bitmesini beklemeye karar verdim ancak yüzünü göremediğimden ağlamaya başladığını ağzından kaçan hıçkırık sayesinde anlayabildim.
"Abla? Yapma böyle" deyip arkasından sırtına sarıldım ancak o bana ağladığını göstermemek için gereksiz bir çaba sarf edip "Aa sen mi gelmiştin?" deyip yalandan neşeyle konuşmaya çalıştı. İçine dert olduğunu biliyordum ve bu vicdan azabıyla onu sindiremezdim.
"Emsal abla lütfen..." deyip onu kendime çevirdiğimde sırtı kapıya dönük şekilde yaşlı gözleriyle bana baktı. Zaten anlamış olduğumu görünce saklamadı ve tekrar hıçkırdı. O sırada mutfağa girecek olan Emre bizi görünce ses etmeden kapıda durdu.
"Çiğdem ben gerçekten çok çok pişmanım. Ben her zaman pencere açar uyurdum ancak nasıl böyle bir şey oldu bilemiyorum, çok özür dilerim" deyip ellerimi tuttuğunda bende gülümseyip sıktım.
"Biliyorum ablacım ben seni. Rahat olsun senin de için. Kimseye bir şey olmadı. Unutalım artık bu çirkin hadiseyi."
"Oradan girdiklerini öğrendiğimde kahroldum, dedim ellerim kırılsaydı da-,"
"Hişşş" deyip onu susturdum ve sımsıkı sarıldım. Kocamın ablası değil de kendi ablam gibi hissetmem normal miydi? Çünkü ne abim-ablam ne de kardeşim yoktu ve böyle bir ilişkiyi Emre ve Emsal abla da görüp öylesine imrenmiştim ki. Kardeş çok çok başkaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KıroMan (3)
Humor2015* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Sev Yeter hikayelerinin üçüncü serisidir)