Yirmi Altı ☣

21.2K 1K 77
                                    

Bölüm, önceki bölümü ilk 5 dakika da 100 vote yapan ve yorum yapan okuyucularıma. İyilik, karşılıksız kalmaz! En azından ben karşılıksız bırakmam. :)


26.Bölüm


Gözlerimi aralarken etrafın puslu olmasına aldırmadan ayaklanmaya çalıştım ancak hiç mecalim yoktu. Öte yandan bayıldığımı, bir yere taşındığımı hayal meyal hatırlayabiliyordum. Melo'nun birine çığırmasıyla odanın köşesinde çileden çıkmış şekilde sağa sola dönen bedenini görmem aynı anda oldu. Telefonla konuşuyordu.

"Ya bak sakin ol tamam mı!?"

Karşı taraf ne dediyse artık gözlerini bana çevirip beni uyanık görünce telefonu kulağından indirdi ve elimi tutup sıktı. Telefondan birinin bağırışları gelirken o önemsemeden durumumu sordu. Sadece başımla onaylayabildim aksi taktirde bitkindim.

"Bir sorun yok. Sadece tansiyonun düşmüş, sussuzlukta etkilemiş tabii. Ah kızım dinlenelim dedim değil mi sana!? Al şununla konuş, delirdi" deyip telefonumu elime tutuşturdu. Ekrana baktığımda KıroMan yazısını görmemle durumu anladım.

"Emre?"

"Çiğdem? Lan iyi misin, ne oldu? Kızım mal mısın sen bu sıcakta davetiye dağıtıyorsun!?" deyip bağırınca şu halimle bile benimle atışmasına inanamadım. Ulan burada ölümlerden (!) dönmüşüm, kızışa bak hele!

"Sadece tansiyonum düştü, her insana olabilecek şeyler. Sakin ol"

"Durumun nasıl? Baban yanında mı?"

"Hayır, Melo'ylayız. Durumum çok iyi. Hatta bayılmak iyi geldi bile denebilir. Daha dinç hissediyorum."

"Evet çünkü herkes günde bir kere bayılmalı!"

"Bir şeyim yok benim. Serumum da bitmiş zaten" dedim tepemdeki plastik poşete bakarak. "Babamı da endişelendirmek istemiyorum. Hem sen nereden öğrendin?"

"Seni aradım ulaşamayınca tekrar tekrar aradım, arkadaşın açmak zorunda kaldı. Ne yoksa benden mi saklayacaktın!?"

Sürekli azarlaması ve kavga çıkarmaya çalışmasını endişelenmesine verdim çünkü sesi korkunç geliyordu. Hatta durup sakinleştirmeye çalıştım. Gözüyle görmediği için daha çok endişelenmiş olması normaldi.

"Ya gerçekten bir şeyim yok" deyip kolumdaki saate baktım. "Hatta şimdi yaprak sarmaya eve gideceğiz, annemler bekliyor."

"Tahlil falan yapıldı mı? Hemen nereye gittiğini sanıyorsun sen!?"

"Yapılmış, sakin ol artık" dedim usulca.

"Akşam uçağa biniyor ve 1 gün önceden geliyorum Çiğdem. Anlaşıldı kimse seni orada zapt edemiyor ki kendini paralarcasına yollara dökülüyorsun. Ben geleyim de kapı kapı güneşin altında, aç susuz gezmek neymiş gör sen!"

"Sen çok endişelenmişsin?" dedim şakadan ona takılarak. Bir an öfkeli öfkeli kudurmuş boğalar gibi nefeslendiğini duydum. Adam resmen ağzından burnundan çıkarıyor, ortalık nefeslerinden fosurduyordu. Zaten öfkelenince gözlerini kısışındaki tehlike beni ürkütüyordu birde soluduğu düşünülürse şu an karşımda olmasını istemezdim açıkçası.

Yine de bu akşam uçağa bineceğini öğrenince çok mutlu oldum. Hatta eve gidip işi erken hallederek tam uçağın iniş saatinde Sema teyzelere uçmalıydım aksi taktirde kalacağı yer orası olacağı için oraya giderdi. Onu görmek için bir saniyemi bile harcamazdım böylelikle. Ben aklımda planlarımı yaparken Emre'nin son soruma ciddi bir sesle cevap verişini duydum.

KıroMan (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin