Kırk Bir ☣

25.8K 991 163
                                    

41.Bölüm


Herkes beni havaalanında karşılayıp iki ara bir derede kucaklarken Cemreyle göbiş karınlarımızla sarılıp iki hamile ağlaştık. En son Ulaş araya girip bizi birbirimizden koparınca kucağımda Beliz ile Akınların arabasına bindim. Annem ve babamsa, Emsal ablanın geçen hafta almış olduğu Opel'e binmişlerdi. Sema anne, evde yaptığı hazırlıklar vesilesiyle gelememişti. Böylesi uygun olur diyerek ilk birkaç gün kocamın annesinin bulunduğu evde kalacak, sonrasında Emre gelene kadar babamlarda yatacaktım. Kocam geldiğindeyse, gidene kadar yine Sema annelerde kalacaktık. Emreyle öyle kararlaştırmıştık.

Aslında teşkalemsi yaratığa ne kadar annemlerde de bir gece beraber kalmamız gerektiğini söylesem de 'ben rahat edemem' zırvalıkları sallamıştı. Ha sanki ben rahat edebiliyordum da! Yine de ara yolu her zamanki gibi ben bulmuş (!) böyle bir plan yapmıştık.

Hep beraber Sema annelerin evine geldiğimizde Beliz'i Dilşah'a uzatıp arkadan bavulu almak istedim. Akın anında kükreyince adeta korkudan altıma kaçırdım.

"Napıyorsun sen!"

"Bavulu alacağım?" dedim gayet normal sesimle.

"Allah aşkına Çiğdem, yürü git" diyen Ulaş'ın sesiyle gözlerimi devirip ergen ergen "Aman ne haliniz varsa görün be!" diye çemkirip apartmana girdim. Emrelerin durumu iyi olmadığı vakitler bu apartmana kiracı olarak gelmişler, sonrasında durumları düzeldiğindeyse Sema anne komşularını çok sevdiğinden yakınıp evden taşınmamıştı. Küçük bir bahçesi olan 4 katlı, bordo renkli bir apartmandı. Asansör olmadığı için herkes uzun kuyruklar oluşturarak, gişeden sinema bileti alma sırasına girmiş gibi merdivenlerden hır gür yaparak çıktık. Zaten herkes de bir heyecan, coşku vardı ki çeneleri kapatabilene aşk olsun!

Eve girdiğimde burnuma gelen yemek kokularıyla adeta gözüm başım döndü. İnsan kendisine özel yemek yapılınca da mütevazi olamıyordu aksi taktirde Sema anne, gelmeden önce telefonda sevdiğim yemekleri sormuştu yani bana yaptığını biliyordum. Emre'nin annesi beni öyle bir kucakladı ki kendi annemin sarılmasından utandım yeminle. Kadın acayip düşkündü bana. Çoğu gelin kaynanasıyla anlaşamazken ben annemle anlaşamıyor, kaynanamla tatlı selfieler çekiliyordum.

Sema anneyle çekildiğimiz bir selfieyi Emre'ye gönderip 'Ben evdeyim' temalı pozumu da çakmıştım. Ahanda benim anam seni savunursa bende senin anana yürürüm, misali. Akşam yemeği için genç kızlar çabukcanak toplanıp sofrayı kurduk. Tosbağa gibi olan ve ayak ucunu göremeyen Cemre kalleşi işten kaytarmak için 'ay sanki bebek yandan tekmikliyor' demiş, erkekler de bu oltasına takılıp 'aman sen kımıldama' demişlerdi.

Sofra hazır olduğunda bu bol şenlikli masaları özlediğimi fark edip acayip duygulandım. E bende kocama yandaştan çok, kalleşçi olduğum için masa başında tüm dostların bulunduğu aile pozumuzu da özelden yolladım. Fotolara cevap verememesinin sebebi büyük ihtimal işten dönememiş olmasıydı. Neyse gece yatarken konuşurduk zaten.

Sema anne en sevdiğim yemek karnıyarık -imam bayıldı-, yanına pilav ve cacığı çakınca bende börek mörek halt etmişti! 7/24 şu üçlüyü verseler bir ömür boyu yaşardım, o derece çok seviyordum. Hatta bekârken -bir zamanlar bende saptım, umudunuzu yitirmeyin!- babamla pazar alışverişine çıktığımızda özellikle karnıyarıklık patlıcan seçer, annemin önüne getirip emrivaki yapardım. Kadın benim yüzümden haftada 3-4 kere karnıyarık yapıyordu. Tabii sonrasında kalleş babam da sorunu beni pazara götürmemekte buldu. Gidip bir de çamurlaşıyor, fasulyenin kilosuna 5 lira diyen abiye 'ithal mi bunlar?' deyip bulaşıyordum. O da öyle deli zamanlarımdı işte. Şimdi pazarcı abilerin korkulu rüyası olmaktan men edilmiştim!

KıroMan (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin