Kırk Dört ☣

29.6K 1K 162
                                    

44.Bölüm


Sabah sabah daha karga bokunu yememişken kocamın telefonda birisiyle görüşmesi sonucu uyanmış bulundum. Uyku sersemliğiyle Emsal ablanın yokluğunu bile fark edememiş, Emre'nin yastığına vantuz misali dolanmış şekerleme yapıyordum. Uzandığım yerden uykulu olarak bir süre İngilizce birilerine laf anlatmasını dinledim ve tabii ki anlamadım. Sonra oradaki yeni yardımcısına -Kadir Bey'in ipini çekmişlerdi sanırım, Emre benimle pek işlerini konuşmuyordu- Türkçe talimatlar verdi.

"Hayır!" diye aniden hırlamasıyla gözlerimi kısıkça araladım. Karşıdaki adam ne dediyse artık tekrar "Sikerim işini bıktım ha!" dedi ters ters. Ardından bir süre daha dinleyip "Tamam ben konuştum, idare edin. İmza yetkisi sende, hadi koçum eline yüzüne bulaştırma" dedi kirli sakalını kaşıyarak. O sakalın nerelerime sürtünmekte olduğunu hatırlayınca -eh tabii hormonların da etkisinde- aklımda bin bir türlü sahne dolandı. "Sağ olasın. Hadi eyvallah."

Telefonu kapatıp yatağın kendi tarafına atınca benim onun yastığına sarılarak, sessizce bakmakta olduğumu gördü. O ayakta sadece götünden düşen eşofman altı ve karmakarışık saçlarıyla tam bir serseri gibi beni keserken, ben saf(!) ve çocuksu(!) bir bakışla kocamı içiyordum adeta. Bacağımı ileri geri çaktırmadan oynatıp üzerimdeki geceliğin boyunu yukarı çekmeye çalışırken bir atak gelmesini bekliyordum.

"Annemin telefonundaki görüntünü aldım" dedi pislikçe sırıtarak. Telefonun da şifreli bir dosyası olduğunu ve tüm fotoğraflarımın orada olduğunu biliyordum. Hatta öküz möküz ama oğlumuzun ultrason fotoğraflarını çekerken yakalamıştım onu. Kopyalarını telefonunda taşırken, orjinal ultrason fotoğrafları yatak odamızın duvarında çerçeviliydi.

"Bak ben buradayım, bırak resmi falan" deyip gözlerimi irice açtığımda sırıttı. Ağır ağır yaklaşarak yatağa oturdu ve resmen yatak gömçürüldü. Onun yarattığı çukurda ona doğru savrulsam da son anda kurtuldum. Altındaki eşofmanın iplerini sohbet havasında konuşarak çözerken acayip seksiydi.

"Sadece yarım saat. Sonra annemlere ev bakmaya gideceğim."

"Oha öküz, ne yarım saati?"

"Yetmiyor mu?" deyip piçoz gibi sırıtınca tekmikleyesim geldi.

"Hayır onu demiyorum. İki üç öpüştük koklaştık, yeter. Ananın evinde, ananın yatağında... tövbe estağfurullah konuşturma ulan!"

"Kızım senin bu gösterip vermemen var ya, bitirdi beni. İllallah ettim valla. Ne lan bu? Seni her seferinde zorla mı yatağa atayım, ne istiyorsun yani ne?"

"Azıcık kibar olsana. Hamileyim ben."

"Hamilelikle yapacağımız işin ne alakası var? Çocuğun psikolojisi mi bozulur? Asıl hamilelikte cinsellik kadın için önemlidir. Anne ne kadar mutlu, bebek o kadar mutlu."

"Sana mutlu olduğum izlenimini ben mi verdim?"

"Doruk noktasında gördüğüm yüz şeklin verdi" deyince kafamın altındaki yastığı alıp kafasına kafasına indirdim. Eliyle beni engelleyip "Şiddet ha?" dedi ve dudağıma yapıştığında inleyerek onu kendime çekiştirmeye çalıştım. Hemen pes etmiştim ancak onu da özlemiştim. Gülerek geri çekilmek istediğinde izin vermedim ve çıplak omzunu boydan boya yanlışlıkla çizdim.

"Siktir! Özür dilerim" deyip ona acısını geçirmek için sımsıkı boynundan sarıldım.

"Küfür etme"

"Kofor otmo" deyip berbat bir taklidini yaptım. "Şu an tek derdin bu mu? Resmen tırnağımla omzunu deldim geçtim. Bundan sonra sık sık tırnaklarımı keseceğim" dedim uzun tırnaklarımı saklamaya çalışarak. Önceden kısacık keserdim. Her Perşembe halamın da alıştırmasıyla öyle alışkanlık edinmiştim çocukken ancak üşengeçlikten olsa gerek artık baya uzun aralıklarla kesiyordum.

KıroMan (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin