Yirmi Beş ☣

22.2K 1K 64
                                    

Multimedia; Çiğdem ve Emre'nin düğün davetiyesi örneği.


25.Bölüm


"Bu gelinliği istiyorum Cemre! Bunu istiyorum ben" deyip olduğum yerde tepinmek isterken müstakbel kayınvalideme çocuk gibi görünmek istemediğim için vazgeçtim. Ama Allah aşkına bir insan istediği gelinliği bulurda içine sığmaz mıydı? Çoğu Türk kızının derdinden müzdarip yaptığım börek, poğaçalar karnımda bir kol simit olarak bana geri dönmüştü. Bu kızlık tarihimin en felaket, en acı, en yıkıcı anıydı. Herkesin önünde rezil bir halde hoplaya zıplaya gelinliğe girmeye çalışıyor, Cemre'nin yardımıyla bile olsa giremiyordum. Terden saçlarım enseme yapışmıştı ve annem koltukta fenalık geçiriyordu. Kadın ne diller dökmüştü de ben 'bu gelinlik olacak' deyince susup kenarda uyuklamaya başlamıştı.

"Kilo ver hayatım" diyen Sema teyze, kaynanam olma yolunda emin adımlarla ilerlerken annemin yapmadığı tavsiyeyi yapıp bana kol kanat gerince annelik vasıtasına erişmişti.

"2 hafta içinde mi? Olabilir mi?" dedim merakla Cemre'ye dönerek. Halbuki kıza niye dönüyorsam? Ben bu halde deliriyorsam, o göbişli haliyle daha delirirdi. Neyse ki Cemre'nin kilo takıntısı yoktu ve kına gece, düğün elbisesini hemencecik alıp çıkmıştı.

"5 kilo falan vereceksin. Verirsin kız, ortalığı ayağa kaldırma sidikli" diyen Cemre'ye pis pis baktım. Görümcemin yanında edilecek laf mıydı bu? Gerçi Emsal abla bana görümceden çok ablaydı ama insan utanıyor işte.

"Poğaça yapmaya devam etsin o," diyen annem uyku uyanıklık arası sayıklarken homurdandı. Bu kadının pasta, poğaçamla ne alıp veremediği var Allah aşkına!

"Canım düğün telaşından zaten zayıflarsın" dedi Cemre. Ona dönüp heyecanla baktım.

"Sen ne kadar zayıflamıştın?"

"Ben 3 kilo almıştım" deyip utana sıkıla itiraf etti. "Streste olunca yerim ben ne yapayım?" deyip çemkirerek bi de tereyağı gibi üste çıkmaya çalıştı. Ardından elini karnına koyup "Kızım" diye inildedi.

"Şu an moral sıfır!" dedim tüm huysuzluğumla. Sonradan bu işin böyle olmayacağını anlayıp gelinliği çıkardım ve satıcı kıza uzatıp "Alıyoruz!" dedim. O beş kiloyu verecektim.

Sonraki günler her zaman ki gibi tempolu geçti. Emre'yle pek konuşamıyor, işlerini soramıyordum. Her gün çarşılarda dolanıp eksikleri tamamladığımız için eve gelince yorgun düşüyor, adeta yatağımı zor buluyordum. Erken evlendiğimiz için ilk aylarımızın Londra'da geçeceğini bildiğimden oradaki eve havlular, tuzluklar, tabaklar, bardaklar vesaire şeyler alıyordum. Türkiye'ye gelip ev satın aldığımızda da koltuk takımlarını beraber seçerdik artık. Müstakbel kocam şimdilik tek başına oradan koltuk takımlarımızı, yatak odamızı ve diğer herşeyimizi ayarlıyordu işte. Yani o da orada işin yanı sıra geçici evimizin düzeni için ilgileniyordu. İşinin en sıkı zamanında yüklenmeyi gönlüm el vermese de evlenmeyi istediğim için pek birşey diyemiyordum.

Düğüne son bir hafta kala 2 kilo vermiş, oradan oraya koşuşturmaktan rengim falan kül gibi olmuştu. Hatta babam telaşlanıp arada beni zapt ediyordu ancak herşeyin güzel olması için uğraşıyordum. Kına gecesi için salon istememiştim, bende Kübra gibi kendi mahallemde kendi kına gecemi yapacaktım. Emre dışarıda kına geceye izin vermemiş, oynamak isteyenlerin bile dışarıda olacakları için oynamak istemeyeceklerini söylemişti. Haklıydı. Kapalı ve çekinen arkadaşlarım vardı o sebeple evimde yapmayı uygun gördük.

KıroMan (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin