Otuz İki ☣

30.2K 1K 114
                                    

Multimedia; @ekinmelis'in katkılarıyla. Teşekkür ederim yumuduk. :) 


32.Bölüm


Üzerimizi aceleyle giyip evden fırladığımızda hala çığlık figan devam ediyordu. Emre'ye üst kat komşularımızın Türk olup olmadığını sorduğumda buranın kendi çalıştığı şirket bünyesinde yapılmış, çalışanların kalabilmesi için ayarlanmış bir site olduğunu öğrendim. Yani hemen hemen tüm şirket çalışanlarıyla aynı sitede oturuyorduk. Hatta kapı komşum ve üst komşumuzda Türk'tü. Sonradan da öğrenecektim ki kapı komşumuz şirketlerinin Türkiye şubesini temsil eden yeni -eskisinin öldüğünü biliyordum- İnsan Hakları genel müdürüydü. Üst komşumuz -evinden feryat figan ses gelen- Emre'nin yardımcısıydı. Yani genel müdür yardımcısı.

Kapıyı çaldığımızda üstümüz başımız fel fecir bir halde, merak ve endişeli bir şekilde koşturmuş gelmiş bir biçimdeydik. Kapıyı açan adam göbekli, kel saçlı, yüzü suratsız bir adamdı. Kocamın bu adamla çalışmasından mı endişeleneyim yoksa adamın üzerinden gelen alkol kokusundan mı tiksineyim karar veredim, bende her ikisini seçtim.

"Kadir Bey, bir sorun yoktur umarım?" dedi Emre ciddi sesiyle. Onu ilk defa bu kadar ciddi ve sesinde -kimse sezmese de benim sezebileceğim- otoriter bir tını seziyordum. Asansörün kapısı açılıp da içinden iki güvenlik inince Kadir denen adam -gözüm tutmamıştı- sorun yokmuş gibi konuştu.

"Kusura bakmayın, rahatsız ettik. Bir sorun yok!"

"Bayanın sesi öyle gelmiyordu ama?" dedi Emre tek kaşını kaldırarak. Güvenlikten gelen iki genç Emre'ye İngilizce selam verdi. Kocam da onlara başlarını eğip dikkatini Kadir denen herife verdi.

"Karım o benim."

"Bu işkence edebileceğiniz anlamına gelmiyor" diye atıldım. Emre kimseye göstermeden kolumu tutup sıktı ve beni arkasına doğru çekti. Kadir Bey bana ilk defa bakıp tekrar kocama döndü.

"Karı-koca arasına girilmez, bunu kimse size söylemedi mi Emre Bey? Artık görüyorum ki evli olduğunuza göre bilseniz iyi olur"

Güvenlik, adama bir şeyler dedi. Adam mükemmel bir İngilizceyle karşılık verdi. Yaşı biraz orta yaşlarda olsa da kendini geliştirdiği belliydi. İnsan olarak değil ama orası ayrı.

Emre de araya girip bir şeyler dedi ve güvenlik kocama bakıp -sözünü dinletebildiği kesindi- başlarını salladılar. Ardından aralarından biri dönüp telefonunu çıkardı ve bende merakla Emre'nin kulağına eğilip fısıldadım.

"Ne oluyor?"

"Polisi çağırıyorlar"

"Kadın?"

"Ne olduğunu bilmiyorum ama kapı önüne çıkmadığına göre dövülmüş olabilir ya da..." deyip sustu. Daha az önce yataktan kalkıp gelmiştik ama böyle bir kelimeyi bana söylemeye çekiniyordu. Ya da beni fazla masum sanıp endişelenmemi istemiyordu. Dehşetle sordum.

"Tecavüz?"

"Olabilir. Hadi aşağı in sen artık" dedi bana dönerek. O niye gelmiyordu, halk kahramanı falan mı zannediyordu kendini? Bu sebeple fısıldadım.

"Sende gel, lütfen."

"Benim çalışanım, bırakıp gelemem. Hem kadının başı dertte olabilir"

"Bende kalıyorum o zaman!" dedim inatla. Onu bırakıp dertsiz tasasız eve gitmemi nasıl beklerdi? Adam alkollüydü, ya bir şey olursa? Dizi pek izlemem ama annem izlerken izlemişliğim vardır; ya dizilerdeki gibi kavga ortasında falan kalıp bıçaklanırsa? Tövbe, bismillah.

KıroMan (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin