Yirmi İki ☣

20.3K 1K 98
                                    

22.Bölüm


"Hiçbir sorun yok öyle değil mi?" dedi camış nişanlım. Doktor, bu tavrına gülümserken aklından Allah bilir 'ne kadar endişeli ve ilgili bir erkek!' diye geçirmiştir. Oysa nişanlımın aklından geçenleri bir ben bilirim. Hayatımın en saçma anı top 10 listesi yapsam şüphesiz aldığım evlenme teklifi bu listeye tereddütsüz girebilecek en önemli olaydı.

Doktor birkaç birşey daha söyleyip hemen çıkmam gerektiğini, ciddi bir şeyim olmadığını söyledi. Zaten verilen ilaçlar sayesinde iki saattir midemde ne var ne yoksa çıkartmış, sık sık da tuvalete gitmek zorunda kalmıştım. Aksi gibi ben boğulduğumu sanarken kebapçıdaki tonton bir teyzenin 'sıçarken çıkar yavrum' sözüne öylesine ters bakış atmıştım ki kadın yerine sinmişti adeta.

Üzerime kenardaki tişörtümü giyerken nişanlım garip bir yüz ifadesiyle beni inceliyordu. Gülecek desem gülecek değil, endişeli desem endişeli değil. Tam anlamıyla hüsrana uğramış gibiydi. Sanki evlenme teklifi fevkaledeydi ve benim tek taş yüzüğü yutmam onun planlarını sekteye uğratmış gibiydi. Sonunda dayanamadım.

"Emre sen sakın bana evlenme teklifi etme. Ben zaten senden ümidimi kesmiştim, sen hayvan mısın? Yediğim şeyin içine yüzük koymak da ne demek?"

"Ulan şekil şukul yapalım, en azından gönül alalım dedik yine de yaranamadık öyle mi Çiğdem Hanım? Vay bee!" deyip tribini atmaya çalıştı.

"Yaranmak mı? Emin ol, o yüzüğü kusarak çıkardığımda yeterince yaranmıştın Emre."

"Attım zaten yüzüğü de. Allah belamızı vermiş, hiçbir bokumuz doğru değil bizim!" dedi nişanlım agresif bir sesle.

"Hiçbir bokumuz mu, yoksa sen mi doğru değilsin?"

"Tabak önüne konduğunda dürümün içini sana açtırıp pul biberlerle yapılan kalbi gösterecek sonradan içindeki yüzüğü eline takacaktım diyorum!"

"Ya sus Allah rızası için! Birde pis pis anlatıyor. Lan o yüzüğü yağlı yağlı nasıl takacaktım onu da söyle bari. Bu kadar da camış olunmaz ki arkadaşım?" deyip hayretle yarı gülüp yarı alay ettim.

"O mekan lisede çıktığımızdan beri bizim için önemliydi, daha hoş olur diye düşünmüştüm."

"Önemli miydi? Emre, emin ol liseden beri oraya sırf senin için gidiyorum aksi taktirde ayranlarının son kullanma tarihi bile geçmiş!"

"O ekşi ayran, sen ağzının tadını bilmiyorsun."

Gözlerimi devirip tip tip baktım ve en sonunda derin bir nefes verdim. Güçlü kollarını kendim açıp göğsüne başımı yasladım ve sımsıkı sarıldım. Birbirimizin ölümüne sebep olsak dahi aramızda uzun süre küslük yaşanmıyordu. Emre'nin kaşını patlatmıştım ama ertesi gün çok az azarlaması dışında adam 'sen kaşımı yardın, defol' dememesi bundan dolayıydı.

Hastaneden çıkıp Emre beni evime getirdiğinde o gün gerçekten yorulmuş olduğumu anlamıştım. Annemlere haber vermemesini özellikle söylerken daha çok Emre'nin iyiliğini düşünüyordum çünkü babam nişanlım yüzünden hastanelere düştüğümü öğrenseydi yatağının altındaki ruhsatlı çiftesini kaptığı gibi hastaneye koşabilirdi.

Vedalaşırken yarın gelip beni alacağını ve Dilşahların evine bırakabileceğini söyledi. Diğer yandan kendimi iyi hissetmiyorsam evde kalmamı emretti. Emrine uymadım. Yarın gelip beni belirttiğimiz saatte almasını istedim ve erkek parfümü kokan boynunu öpüp arabadan indim. Eve girene kadar beni bekledi ve kapıyı anahtarla açtığımda dönüp el salladım. Tatmin olmuş gibi başını sallayıp süratle gitti.

KıroMan (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin