Otuz Dört ☣

29.7K 1K 133
                                    

Hangi yumuduk bu hikayeye 'kısa hikaye' demişti? 


34.Bölüm


Dehşetle soluğumu tutmuş, gergin bir ifadeyle Tunç Bey'e bakıyordum. Emre bi an bile pişman gözükmüyor aksine üstten bakışlarını karşısındaki adama atmaya devam ediyordu. Ne yapıyordu bu böyle? Hayır, kıskanırdı da böyle hayvanice atıldığına ilk kez şahit oluyordum. Adam bir şey yapmamıştı bile, sadece destek vermek için konuşmuştu. Üstelik adamı kahvaltı masasına da davet etmişken!

"E-Emre Bey..." dedi yazık gencecik çocuk da bir an bozularak. Haklı, ben de böyle bir çıkış beklemiyordum. Tutup kolumdan beni geriye çekip adamın suratına dik dik 'BEN varım' ne demektir? Sanki adam bana müptela, deli de sana bırakmıyor! Delirdi herif.

"Tunç Bey sizinle sohbetlerimiz çok oldu. İyi niyetinizden şüphem yok ancak-," diyen kocamın sözlerini olası bir kriz yaşanmadan balla kestim.

"Kahvaltı masası içeri de hazır, geliyorsunuz değil mi Tunç Bey?" dedim makul olmaya çalışarak. Emre'nin bana bakışı öyle pisti ki tanımasam katil olduğunu düşünürdüm.

"Yok teşekkür ederim Çiğdem..." deyip duraksadı ve Emre'nin kaşlarını iddialı bir havayla yukarı kaldırmasıyla "...Çiğdem Hanım" dedi.

"Resmiyete-," diyecekken bu sefer sözümü kesen kocamdı.

"Zorlamayalım Tunç Bey'i kapı önlerinde" dedi ve iyi günler, safsataları atıp şok olmuş adamın yüzüne kapıyı kapadı. Ne kadar kaba! Gerçi Emre'den incelik bekleyemezdim ama resmen adama durduk yere sataşmıştı. Halbuki iyi biri gibiydi. Bana hiç aşırı bir hareketi falan olmamış, aksine hep mesafeli durmuştu.

"Bunu niye... niye yaptın?" dedim kaşlarımı çatıp Emre'ye bakarak.

Kolumu aniden tutup sıktı ve "Çünkü kolunu okşadı. O kim ki izinsiz, hadsiz bir şekilde bir bayana dokunabiliyor" dedi adeta hırlayarak.

"Abartmasan, sadece teselli vermek için-,"

"Sana teselli vermesi gereken kişi BENİM! O ağzını burnunu gömçürmek istediğim herif değil!"

"Sen bu adam hakkında kötü şeyler mi biliyorsun, niye böylesin?" dedim anlamsızca. Bu kıskançlık olamazdı. Ciddi anlamda çileden çıkmış gibiydi.

"Çapkının teki" dedi ruhsuz sesiyle.

"Sevgilisi var" dedim. Kocam gelmeden önce sohbet etme imkanı bulmuş, onun da sevgilisi olduğunu 2 gün sonra yanına bir haftalık kalmaya geleceğini söylemişti. Sesi heyecanlıydı. Demek ki ilişkisinden ve kızdan memnundu, neyin çapkınlığını yapsın anlayamıyordum.

"Bakıyorum özel hayatına kadar sana açmış!" dedi iyice çileden çıkıp hayvan gibi böğürerek. Kapının önünde olduğumuzdan tartışma seslerimizin dışarı taşmasından ciddi anlamda endişelendim. Ancak 'düzgünce içeride konuşalım' desem iyice çıldıracaktı, zaten gergindi.

"Konuşuyorduk laf arasında geçti. 2 gün sonra sevgilisi geliyormuş!" dedim saçma kıskançlığının hata olduğunu yüzüne vurmak isteyerek.

"Banane lan sevgilisinden!"

"Cidden şimdi kapa çeneni. Sabah sabah nerenden kalktığın belli değil!" deyip öfkeli adımlarla mutfağa yöneldim. Kurduğum sofraya tek başıma oturup çaylarımızı doldurdum ama onu sofraya buyur etmedim. Bir şeye kızınca ya da birine, onunla bir süre konuşmaz çocuk gibi suskun kalırdım. Belki sonra sonra açılır, bi yerden konuşmaya başlardım ama sinirli olduğum ilk dakikalarda kesinlikle konuşmayı sevmiyordum.

KıroMan (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin