On Dokuz ☣

23K 1.1K 75
                                    

19.Bölüm


"Biri şu olayı en baştan anlatsın" diyen komiser amca karşısında dikilmekte olan ve façaları kaymış Emre, Yağız, Gül Hanım ve annemi süzüyordu. Ah olaya sonradan katılan Emsal ablayı da atlamamak lazım. Annemin kavgasına bile katılmayan benim ama Emsal abla severek ve isteyerek Gül cadısına dalmıştı. Kadının dağılan saçları, tırnak izlerle dolu yüzü ve ağlamaklı ifadesi sanki küçük bir çocuğa benziyor gibiydi. Ailesi tarafından şiddete maruz kalan bir çocuğa...

Babam sıkıntılı bir tavırla öne çıkıp -adamın ben ve annemden başka hayatında başka bir utanç kaynağı yoktu, biliyordum- durumu izah etmeye çalıştı.

"Kız isteme gecesi vardı ve sonrası..." deyip devamını getiremedi babam. O da ne olduğuna anlam veremiyor gibiydi. Adam ne bilsin kadınların laf sokup sessiz sakin kalamayacağını. Hayır normal anneler olsa lafın altında kalmaz, o da laf söyler ama benim annemde pek normal sayılmazdı. Aslında gıcık olduğu birine birden daldığını daha önce hiç şahit olmamıştım ama nedense bu kadın annemin gıcık olduğu insanın kategorisinin yanında çok daha fena kalıyordu.

Cennet Mahallesi'ndeki Komiser Cemil karakterini andıran Zeki Alasya bile, şu bizim mahalle karakolumuzdaki komiserden iyiydi. Ulan kavganın neresini anlatacaksın? Ha iyi o zaman, kavga edebilirsiniz deyip geri mi yollayacaksın, ne yapacaksın? Neyse ki oradaki polislerden birine seslenip ifadelerimizin ardından serbest bırakılmamızı söyledi. Şikayetçi olan yoktu ki kimse de haklı değildi zaten.

Hadi bak Emre'yi anlarım sevdiği kızı kıskandı, vurgu çocuğa. E be Yağız sen koskoca uçak mühendisi, okumuş, görmüş geçirmiş adam sana ne oluyor? Bizimkinin dağ ayısı olduğu kesinleşti, aksi taktirde bişey demeden bile sadece bakışları yüzünden bi adama dalabilme potansiyeline sahipti arkadaş.

Aslında Cennet mahallesindeki Komiser Cemil gibi "Atın şunları içeri, akılları başlarına gelsin" demesini beklerdim komiserimizin ama adam kavgamızı pek tınmamıştı. Hatta muhakkak ki her saat başı böyle bi olayla karşı karşıya kalıyor olacağı için yemek yerken takındığı umursamaz tavrı takınmıştı.

Neyse ki oradan çıktığımızda Gül Hanım, kocasını ve oğlunu da koluna takıp bize pis bir bakış attıktan sonra defoldu gitti. Yağız'a da acımadım değil, böyle ana düşman başına zarar yeminle. Biz bize kaldığımızda saat gece yarısını vurmuş, artık kahve içecek dermanımız bile kalmamıştı. Çekinerek babama bakıp merakla sordum.

"Sözlü derken ne demek istedin baba? Siz-siz..."

"A benim salak kızım" dedim babam beni kendine doğru çekerek. "Bunca yıl erkek arkadaşın olacak ve sende bana sevgilin olmadığını yutturabileceksin, öyle mi? En baştan olmasa da bir süre geçtikten sonra anlamıştım zaten. Hem de Emre olduğunu da anlamıştım. Gerçi bunun için onu biraz sıkıştırıp tehdit ettim." dediğinde şok içinde sevgilime baktım. Bundan bana hiç bahsetmemişti. O ise gülümseyerek omuz silkti.

"Kızımı işi belli olmayan, düzenini kuramamış birine veremeyeceğimi ve düzgün bir işe girip öyle karşıma gelmesini tembih ettim. Aslında öyle çok büyük birşey istediğimden değil, sadece seni rahat ettirebilsin diye elinden bi işi olsun istedim. O ise..." deyip bu kısımda durdu ve Emre'ye taktir edercesine baktı. "O ise kendini epey geliştirmiş. Üstelik çok zeki bi genç de. Kızımı zaten ondan başkasına veremezdim, üstelik bu kadar yıl birbirinizi beklemişken buna göz yummazdım." deyip göz kırptı ve beni alnından öpüp sarıldı.

Genişçe gülümseyerek babamın göğsüne sokuldum. Annem de bunları ilk kez duymuş olmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Kızgınlıkla söylendi.

KıroMan (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin