46.Bölüm
"Çıkar onu içimden Çiğdem, ÇIKAAR!" diye böğüren, saçlarındaki her bir telin sırılsıklam olduğunu gördüğüm kıza korku, heyecan ve endişeyle baktım. Arkadaşımın yanında olmak, ona destek olmak istiyorum diye ortalığı ayağa kaldırmak iki ucu boklu değnek gibiydi şu an! Cemre'nin kasılmalarını, o melek yüzlü -şeytan da bir melekti- suratının şu an itibariyle Dracula filminin başrol karakterine benzediğini fark etmek beni dehşete sokuyor, bilinçsizce kendi doğum zamanım hakkında endişelenip duruyordum.
Cemre'nin Ulaş'ı doğuma kabul etmemesinden anlamalıydım bu işte bi bit yeniğinin olduğunu. Gel bana destek ol, derken meğerse kocasından çok bu dehşet anına beni tanık etmek istiyordu ve oluyordum da! Doktorun gaz verici sözleri, Cemre'nin haykırışları almış başını giderken normal doğumun ne kadar felaket bir şey olduğuna gözlerimle şahit oluyordum.
"Çiğdeeeeeeeeem!" diye haykıran Cemre'ye korku dolu gözlerimle tekrar baktım. Elimi yakalayınca irkilip geri kaçmak istesem de o beni fark etmemiş gibi hıçkırdı. "Çok canım yanıyor. Ahhhğğ!" Tüm dişleri bir anda ortaya çıkınca elini bırakıp apar topar oradan çıkmak istedim ve çıktım da! İnanın, o anı anlatmaya kelimeler yetmez. Dehşet verici bir ortamdı.
Üzerimde bana giydirilen kıyafetleri çıkarıp doğumhanenin önüne attım kendimi. Ulaş merak ve endişeden iri iri olmuş gözlerle bana bakınca "Daha devam ediyor" diyebildiğime şükrettim. Onu bile demeden bayılabilirdim zirâ. Ancak Emre ve annem demiş; girmememi tembihlemişlerdi. Onları dinlememiş, şimdiyse soğuk soğuk terler döküyordum.
Kocamın koridorun başında görünmesiyle onu adeta görmeyen gözlerle süzdüm. Normalde olsa genetik kodlamasına kadar çıkarır, bademciklerini falan görebilmek için ağzına dayanırdım. Altında siyah bir kot, üzerinde beyaz tişört ve deri siyah ceketiyle tam yaşını yansıtıyordu. Gören biri onun baba olacağına bile inanmazdı. Benim böyle babam olacak, okulda arkadaşlarıma banyodaki çıplak pozlarını satardım. Şimdiki abaza gençliğin durumunu göz önünde bulundurursak fena da para kırardım.
Elindeki karton bardağın tekini Ulaş'a uzattı ve duyamadığım bir sürtüşme yaşandı. Sanırım Emre, Ulaş'ı sakinleştirmeye çalışıyor aksi gibi Ulaş Kayaoğlu iyice telaşlanıyordu. Doğuma gireli 3 saat falan olmuştu. Ulaş'ın kaç kere dudaklarını kıpırdattığını türlü dualar okuduğuna şahitlik edebilirdim. Zaten bugün herşeyin şahidi bendim!
Emre beni görünce şaşırıp yanaştı ve yanıma oturmadan, önümde dikelip -yüzüm nasıl görünüyorsa artık- ters ters baktı. "Ne oldu lan sana? Suratın kireç gibi."
"Y-yok bir şey" dedim göt korkusundan. Aksi taktirde girme dedikleri halde girip sonra bundan kötü etkilenip kendimi haksız duruma sokmak istemiyordum. Emre'nin paylamasını da istiyor değildim.
"Korkmuş gibisin" deyip gözlerini kıstı ve elindeki karton bardaktan buharları yükselen sıcak çayından bir yudum aldı. Erkeksi dudakları ıslanınca içim gıcıklansa da şu an çocuk dünyaya getirecek tüm faaliyetleri devre dışı bırakmış durumda olduğum için bakışlarımı kaçırdım. Dudaklardan çocuk olmuyordu belki ama varış noktasını hepimiz tahmin edebiliyorduk!
"Korkmadım" dedim asi sesimle. Hatta tekrar ona bakıp gülümsemeye çalıştım. Ne kadar başarabildiysem artık.
"Korktun, korktun" deyip pislikçe güldü. Bi adam, sevdiği kadın korktu diye bundan keyif alır mı? Bu piçoz alıyordu. Hem kalbimi, hem medeni halimi, hem de bedenimi alıyordu ve üstüne üstün birde bundan zevk alıyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KıroMan (3)
Humor2015* (Başka Bir Lise Hikayesi ve Sev Yeter hikayelerinin üçüncü serisidir)