Alfa'nın Doğuşu

1.5K 56 3
                                    

Fırat hayatında hiç olmadığı kadar heyecanlıydı. Kalbi göğüs kafesini parçalarcasına çarpıyordu. Heyecan, mutluluk ve korku bütün duyguları aynı anda hissediyordu ama en baskın duygusu korkuydu. Çünkü doğum başlayalı saatler olmuş ama eşi Nur'dan hiç haber alamamıştı. Kimse açıklama yapmıyor onu bilgilendirmiyordu. İçten içe öfkesi kabarmaya başladı. Artık endişe dayanılmaz bir hal almıştı. Nihayet bir hemşire yanına gelerek konuşmaya başladı.

- Eşinizi ve kızınızı odaya aldık. Durumları gayet iyi.

Fırat aldığı haber ile rahatlamıştı. Endişesi ve korkusu yerini sadece mutluluğa bırakmıştı. İçindeki mutluluk ile koşarak eşinin odasına gitti. Kapıyı açıp içeri girdikten sonra hızla eşine sarılıp öperek konuşmaya başladı.

- Nasılsın canım?

Fakat Nur'dan istediği tepkiyi alamadı. Kadın mutlu olmak yerine ağlıyordu. Adam çatık kaşlar ile karısına baktı. Nedenini sordu ama hiçbir cevap alamadı. Nur ağır hareketler ile bebeği işaret ettikten sonra dayanamayarak tekrar ağlamaya başladı. Fırat tedirgin bir şekilde bebeğin yanına gitti. İlk başta ne olduğunu anlamasada bebeğin gözleri dikkatini çekti. Daha önce böyle bir şeyi ne görmüş ne de işitmişti. Tombul yanakları ve yeni doğmuş olmasından dolayı kıpkırmızı olan teninin yanında bebeğin birde gözleri kırmızı idi. Bunun normal olmadığını bilsede umursamadı. Kafasını bebekten kaldırıp yatakta yatan eşine çevirdi. Soran gözler ile kadına bakmaya başladı. Kadın hıçkırıklarını zar zor bastırdıktan sonra konuşmaya başladı.

- Göğsüne bak.

Adam karısının komutu ile bebeğin göğsünü sıyırarak baktı. Gözleri hayretle açıldı. Bebeğin göğsünde bir işaret vardı. İlk başta bunun bir doğum lekesi olduğunu düşündü fakat izin lekeden çok bir dövmeye benziyor olması adamı şüphelendirmişti. Fakat bunuda umursamayarak çatık kaşlar ile yönünü eşine dönüp konuşmaya başladı.

- Ne var yani bunda? Tamam normâl değil ama illaki bir açıklaması vardır. Doktor gelince sorar öğreniriz nedenini.

Kadın ağlamasını yatıştırmaya çalışarak konuşmaya başladı.

- Sorun da o zaten.
- Nasıl yani?
- Doğumdan sonra doktorlar kan aldılar. Laboratuvarda inceleme yaptılar.
- Eee! Devam et.
- Kan sonuçlarından hiçbir şey anlamadılar. Söylediklerine göre insan kanı değilmiş, hatta normâl bir varlık kanıyla bile uyuşmuyormuş.
- Nasıl yani?
- Bilmiyorum. Doktorlar iyice araştırıp bize bilgi vereceklermiş.

Aradan iki gün geçti. Fırat'ta, Nur'da geceleri uyku uyuyamadı. Doktorlar gelip bebekten örnekler aldılar ama kimse bir açıklama yapmadı. Artık taburcu olma vakitleri gelmişti. Nihayet bir doktor açıklama yaptı.

- Aldığımız örnekleri inceledik ama hiçbir sonuca ulaşamadık.
- Anlamadım?
- Yani demek istiyorum ki çocuk insan DNA'ları taşımıyor. Bunun ile birlikte hiçbir canlı varlığın DNA'sını taşımıyor.
- İyi ama bu nasıl mümkün olabilir?
- Bilmiyorum ama artık bu iş bizi aşıyor. Söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler.

Aradan bir hafta geçti. Fırat'ın bebeği götürmediği hastane kalmadı. Yine de hiçbir sonuç elde edemedi. Bu durum hem Fırat'ı hem de Nur'u korkutmuş, bebeğe karşı olan sevgilerini yok etmişti. Bir gece adam karısı ile birlikte bebeği battaniyeye sarıp bir yetimhanenin önüne bıraktı. O geceden sonra ise bir daha bebeğin lafını etmediler.

                               ***

18 yıl sonra...

Yorucu bir günün ardından yine yatığıma uzanmıştım. Yorucu bir gün diyordum ama yine bütün gün yetimhaneden dışarı çıkmamıştım. Günlerden cumartesi idi. Bu sebeple okulada gitmemiştim. Okulu oldum olası hiç sevmemiştim ama yetimhaneden uzaklaşıyor olmak beni biraz olsun rahatlatıyordu bu yüzden hafta içlerini dört gözle bekliyordum.

KIZIL KURT_1( Alfa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin