Eve Dönüş

64 8 0
                                    

Mayda...

Belçin'in gelmesi ile Bike'nin yanına gitmek için çadırdan çıktığımda
Boysan ile karşı karşıya geldim. Burda ne yapıyordu? Galiba Belçin'in
peşinden gelmişti. Beni karşısında bulunca afallamıştı. Kısık gözlerle birkaç
saniye Boysan'ı izledikten sonra konuşmaya başladım.

- Ne yapıyorsun burda?
- Hiiç! İyigeceler.
- İyigeceler.

Boysan kendi çadırına doğru ilerlerken sürekli arkasını dönüp bakıyordu.
Belçin'in panik halinden bir şeyler olduğunu anlamıştım. Sabah ilk işim neler
olduğunu öğrenmekti. Vakit kaybetmeden Bike'nin yanına gittim. Ateşi yoktu
bu durum sevinmeme neden olmuştu. Oturup beklemeye başladım. Bir süre
sonra çadırın etrafından gölgeler geçmeye başladı. İlk başta umursamadım
ama hareketlilik kesilmedi. Çadırın etrafında çember çiziyordu. Çok
korkmuştum dışarı çıkıp bakmayı düşündüm ama hemen bu düşüncemden
vazgeçip elime bıçağımı aldım. Bir kaç saniye içinde çadırın fermuarı
açılmaya başladı. Daha fazla beklemeden bıçağı çadırın girişine doğru
savurmaya yeltendim.

- Hop hop hop! Napıyosun yaa?

Tunga ellerini öne siper ederek konuşmuştu. Gelenin o olduğunu görünce
rahatlamıştım.

- Yaa of! Senmiydin? Aklımı aldın.
- Ya kızım manyakmısın? Ne diye bıçak savuruyorsun?
- Ya asıl sen manyakmısın? Niye çadırın etrafında dolaşıp duruyorsun?
- Girişi bulamadım. İki sattir çadırın girişini arıyorum.
- Yani zekâ seviyenin düşük olduğunu biliyordumda bu kadar olduğunu
bilmiyordum. 
- Komikmisin sen? Yeni uyandım uykudan. Uykum açılmadı. Napıyım
yani?

Bir anda kafama bir şey takıldı. Burda ne işi vardı. Uykusundan uyanıp
niye gelmişti?

- Sen niye geldin?
- Sıra bende.
- Ne sırası?
- Nöbet sırası.
- Siz ne alâka? Biz bekliyoruz başında.
- Diğerleri bekler tabide senden şüpheliyim. Uyursun falan kız telef
olmasın. Bende beklicem o yüzden.

Gayet ciddi bir şekilde söylediği cümle sinirlenmeme neden olsada göz
devirmekten başka cevap vermedim. Her defasında beni sinirlendirmeyi
başarıyordu. Bazen onu boğmak bile istiyordum ama bizimle beraber
beklemeleri hoşuma gitmişti. Tabikide ben bunu ona söylemiyecektim.

Tunga'yı çocukluğumdan beri tanıyordum. Bilmiyorum ama sanırım ona
olan ilgim o zamanlara dayanıyordu ama o bana karşı hiçbir zaman benimki
gibi duygular beslememişti. Bu durum hep canımı yakmıştı. Beni her zaman
görmezden geliyordu.

- Ne düşünüyorsun?
- Hiç.

Tunga'nın sorusuna cevap verdikten sonra uzun bir süre ikimizde
konuşmadık. Bir süre sonra Tunga gülmeye başladı. Nedenini anlamadığım
için sorma gereği duydum.

- Neden gülüyorsun?
- Aklıma senin çocukluğun geldi.

Sinirle gözlerimi devirmiştim. Bu hareketim onun daha çok gülmesine
neden olmuştu. Ne vardı bu kadar gülecek anlamamıştım.

- Hatırlıyormusun? Ne kadar çirkindin.

Cümleleri canımı çok sıkıyordu. Cevap vermek istiyordum ama verecek
bir cevap bulamıyordum. Adeta dilim tutulmuştu. Beni hep bu şekilde
aşağılaması kalbimi kırıyordu. Düşüncelerimden sıyrıldığımda Tunga'nın
gülmeyi çoktan kestiğini fark ettim. Gözlerimi ona çevirdiğimde çatık kaşlar
ile beni izlediğini fark ettim. Uzun süre gözlerini gözlerimden çekmedi.
Ardından gözleri yüzümün her yerinde gezindikten sonra tekrar gözlerimi
buldu. Bakışlarından rahatsız olarak konuşmaya başladım.

- Ne oldu? Niye bakıyosun?
- Düşünüyorum.
- Neyi?
- O kadar çirkinken nasıl bu hale geldiğini.

Kalbim adeta yerinden çıkacaktı. Bana iltifatmı etmişti? Şimdi güzel
olduğumu mu söylemişti? Emin olamıyordum. Sanırım ben yanlış anlıyordum.
Çünkü Tunga daha öncede defalarca çirkin olduğumu söylemişti. Şimdi böyle
düşünüyor olamazdı. Zihnimi iyice bulandırmıştı. Daha fazla dayanamayarak
sormaya karar verdim.

KIZIL KURT_1( Alfa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin