Belçin...
Tunga ve Mayda arabadan indikten sonra Boysan ile yolumuza devam
etmiştik. Her ne kadar Boysan ile yalnız kalmak güzel olsada utancımı bir
türlü bastıramıyordum. Daha yeni aramızda bir şeyler olmaya başlamıştı ve
ben halâ utancımı üzerimden atamamıştım. Fazla uzun sürmeyen bir
yolculuğun ardından eve gelmiştik. Boysan'ın arabayı park etmesini
bekledikten sonra ikimizde ağır adımlarla kapıya doğru ilerledik. Kapıya
geldiğimizde anahtar için ceplerimi yokladım ama anahtar yoktu. Genelde
hep cebimde taşırdım oysaki. Çantamı kontrol ettiğimde anahtarın olmadığını
fark ettim.- Anahtar yok.
- Nasıl yok?
- Bayaa bildiğin yok. Unutmuşum galiba.Boysan sinirli gözlerle bir kaç saniye bana baktıktan sonra tekrar
konuşmaya başladı.- Napıcaz şimdi?
- Benim odamın penceresi açık. Ordan girelim.Boysan ile birlikte evin yan tarafına geçtik. Odamın penceresi oldukça
yüksekteydi. İçten içe nasıl çıkacağımızı düşünürken Boysan konuşmaya
başladı.- Buraya nasıl çıkmayı düşünüyoruz peki? Bir fikrin varmı?
- Çok yüksek sen beni kaldır ben girip kapıyı açıyım.Boysan gözlerini devirerek karşılık verdikten sonra dizlerinin üzerine
çökerek beklemeye başladı. Sırt çantamı yere bırakıp Boysan'ın omzuna
oturdum. Boysan bacaklarımı tutup beni dengeleyerek ayağa kalktı. Bu halde
bile pencere oldukça yüksekte kalıyordu.- Boysan sabit kal ayağa kalkıcam.
- Ne! Saçmalama düşersin.
- Bir şey olmaz.Uzun bir uğraştan sonra nihayet ayağa kalkmayı başarmıştım. Düşmekten
çok korkuyordum. Son bir çaba ile olduğum yerde yaylanıp zıpladım. Nihayet
pencereye tutunmuştum. Kendimi yukarı çekerken Boysan'da ayaklarımdan
ittirip bana destek olmuştu. Kendimi zar zor odadan içeri attıktan sonra
beklemeden aşağı inip kapıyı açtım. Boysan kan ter içinde kalmış bir şekilde
ters ters bana bakıyordu. Onun bu haline gülmeden edememiştim. İçeri girip
kendini bir koltuğa attıktan sonra nefesini düzenlemeye çalışıyordu. Bende
geçip yanına oturdum.- Sen kilo almışsın.
Bir anda söylediği cümle ile kalakalmıştım. Ellerim ile vücudumu kontrol
ettikten sonra kızgın gözlerle bakmaya başladım. Yüzünde alay ediyor gibi
bir ifade yoktu.- Onu nerden çıkardın?
- Öncekinden daha ağırsın.
- Sen önceki ağırlımı nerden biliyorsun?
- Bayıldığın gün odaya taşımıştım. Hafiftin o zaman şuan acayip
zorlandım.
- Hiçte bile normalim.Boysan'ın kabalığı sinirlerimi bozmuştu. Bu kadar açık sözlü olmak
zorundamıydı. Bazen onun gerçekten dağ ayısı olduğunu unutuyordum.
Boysan kısık gözlerle uzun bir süre beni izledikten sonra konuşmaya başladı.- Küstün mü?
- Bu kadar kırıcı olmak zorundamısın?
- Özür dilerim.
- Gerek yok.
- Bunun için değil. Bar'dan döndüğümüz yolculuk için.Uzun süre yüzüne bakmıştım. Ben bu olayı çoktan unutmuştum bile.
Boysan'la bu konu hakkında bir daha hiç konuşmamıştık. Boysan'ın halâ unutmamış olması garibime gitmişti. Boysan koltukta sürünerek yanıma
gelmişti. Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra elini yanağıma koydu.
Dokunuşu ile heyecanlanmıştım. Baş parmağı ile yanağımı sıvazlarken tekrar
konuşmaya başladı.- Sinirden ne dediğimin farkına varamadım.
- Önemli değil. Haklıydın da zaten.Buruk bir tebessüm ile söylemiştim cümlemi. Haklıydı belkide bu yüzden
çok üzmüştü cümleleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL KURT_1( Alfa)
FantasyAşinalar yüzyıllar önce Kam'ın kehanetinde söylediği gibi alfa dişiyi beklemekte fakat alfanın üzerindeki büyüden habersizlerdir. Her şeyden habersiz normâl bir yaşam süren Belçin'in yolu birgün ırkı için varolup ırkı için yaşayan Boysan ile kesişir...