Bike...
Pars ile fazla uzun sürmeyen bir motor yolculuğunun ardından ormanlık
alandaki bir kulübeye geldik. Kulübeden daha çok bir dağ evine benziyordu.
İki katlı ahşap bir evdi. Geniş bir terası, önünde oldukça büyük yeşillik bir
arazi ve evin arka tarafında açık alana bırakılmış bir kaç at görünüyordu.
Hayatım boyunca şehrin gürültüsünden hoşlanmayan birisi olmuştum. Bu tarz
kulübe ve evler benim çok hoşuma giderdi. Babamında en büyük isteği böyle
bir ev almaktı ama maalesef gerçekleştirecek kadar yaşayamadı.- Eee! İçeri gelmeyi düşünmüyormusun?
Pars'ın sesi ile düşüncelerimden sıyrılmıştım. Evin girişine yakın bir
yerde durmuş gülümseyerek bana bakıyordu. Sanırım eve bakarken kendimi
haddindan fazla kaptırmıştım. Utanarak koşar adım yanına ilerledim. Yanına
geldiğimde birkaç saniye beni izledikten sonra cebinden bir anahtar çıkartıp
kapıyı açtı. İçeri girdiğimizde oldukça şaşırmıştım. Evin içi dışarısına
kıyasla oldukça modern tasarlanmıştı. Salonda bir şömine ve etrafında
minderler vardı. Evde ahşap duvarlar ve zemin hariç her şey beyazdı. Bu da
evin oldukça ferah durmasını sağlamıştı. Salonun arka tarafında açık bir
şekilde görünen amerikan bir mutfak vardı. Üst katıda oldukça merak
ediyordum ama bunu dile getiremezdim.- Sen geçip otur ben şömineyi yakayım.
Pars'ın cümlesi ile birden evin oldukça serin olduğunu farkettim. O dışarı
çıkarken bende beyaz koltuklardan birine oturup beklemeye başladım. Bir
süre sonra Pars kolunda birkaç tane odun ile içeri girdi. Odunları şömineye
koyup tutuşturmaya çalışıyordu. Böyle bir şeyi kırk yıl düşünsem hayal
edemezdim. Pars'ı yaklaşık dört yıldır tanıyordum. Liseye başladığım ilk gün
görmüştüm. O günden beri ilgimi hep çekiyordu ama hiç konuşma fırsatı
bulamamıştım. Pars benim için asla ulaşamıyacağım bulutlar gibiydi ama şu
an onun evinde beraberdik. Mutluluktan havalara uçmak üzereydim. Pars'ın benim hakkımda ne düşündüğünü çok merak ediyordum. Her ne kadar mutlu
olsamda onun benimle ilgili fikirlerini bilmemek canımı sıkıyordu. Güzel
şeylermi yoksa olumsuz şeylermi düşünüyor deli gibi merak ediyordum.Pars ateşi yaktıktan sonra yönünü bana döndü. Bir şey söylemeden birkaç
saniye beni izledi. Yüzünden ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordum ama
mümkün olmuyordu.- Ne yapalım şimdi?
- Bilmem. Sen karar ver.Karar veremeyince topu Pars'a atmıştım. Uzun bir süre düşündükten sonra
konuşmaya başladı.- Üst katta bir çalışma odası var. Oradan işimize yarayabilecek kitaplara
bakalım. Olurmu?Evet anlamında başımı aşağı yukarı salladıktan sonra Pars'ın peşine
takıldım. Üst kata çıktığımızda beş kapının olduğunu gördüm. Bu kadar çok
oda neden vardı anlamamıştım. Çekirdek bir aile için oldukça büyük bir
evdi.- Eee! Gelmiyormusun?
Pars'ın sorusu ile düşüncelerimden sıyrılmıştım. Sol taraftaki bir odanın
kapısını açmış bana bakıyordu. Hızla kapıya doğru ilerleyip yanına gittim.
Kapıdan içeri girdiğimde odanın üç duvarının da boydan boya raflar ile
kaplı olduğunu gördüm. Rafların hepsi tıka basa kitaplarla doluydu. Ufak bir
kütüphaneden farksızdı. Kapının karşısında kalan duvarda iki adet pencere
vardı. Pencerelerin önünde ise bir çalışma masası bulunuyordu. Masanın
önünde ise iki adet konuk koltuğu vardı.Pars raflara doğru ilerleyip kitapları araştırmaya başladı. Bende kendime
hakim olamayarak odayı daha dikkatli incelemeye başladım. İlerleyip
pencereden dışarı baktığımda uzun ve büyük ağaçlardan başka bir manzarası
yoktu. Bir anda yanımda hissettiğim hareketlilik ile dikkatim dağılmıştı. Pars
yanıma gelmiş ve benimle birlikte dışarısını izlemeye başlamıştı. Uzun bir
süre ikimizde konuşmadık. Sessizliği bozan taraf yine Pars olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL KURT_1( Alfa)
FantasyAşinalar yüzyıllar önce Kam'ın kehanetinde söylediği gibi alfa dişiyi beklemekte fakat alfanın üzerindeki büyüden habersizlerdir. Her şeyden habersiz normâl bir yaşam süren Belçin'in yolu birgün ırkı için varolup ırkı için yaşayan Boysan ile kesişir...