Ormandaki Yabancı

813 42 1
                                    

Hemen pijamalarımı çıkartıp üzerime kot pantalon ve tişört giydim. Bir
ceket alıp ayakkabılarımıda giyerek yurttan ayrıldım. Yurdun giriş
çıkışlarının kapanmasına bir saat vardı. Geri gelmeyecektim. Çocukluğumdan
beri hep kaçardım ve ben her kaçtığımda müdire tutanak yerdi. Polisle başı
belaya girerdi. Belkide beni sevmemesindeki neden budur bilemem ama o
kadın bunu hep haketti.

İçimden küfürler ederek müdireye lanetler okuyarak ormana doğru
yürüdüm. Çünkü şehrin içinde beni hemen bulurlardı. Kaç saat yürüdüm
hiçbir fikrim yoktu. Ormanın en derinliklerine gelmiştim. Bu ormana hep
gelirdim ama bu kısmını ilk defa görmüştüm. Kızıl yapraklar akşam olmasına
rağmen kendini gösteriyordu. Ormanın görüntüsü muhteşemdi. Merak ederek
daha çok ilerledim. Yürüdükçe öfkem adeta azalıyor yerini hayranlığa ve
huzura bırakıyordu. Çünkü orman hiçbir yerde görmediğim kadar güzeldi ama bir o kadar da ıssız. Biraz daha yürüdüm ama ormanda hiçbir yaşam
belirtisi yoktu. Bir anda kulağıma gelen uğultu sesi ile olduğum yerde kaldım.
Biraz uğultuyu dinleyip ne olduğunu anlamaya çalıştım. Uğultudan ziyade çok
boğuk bir konuşma sesi gibi bir hali vardı. Harketsiz kalıp sesin geldiği yönü
bulmaya çalıştım. Ardından sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladım.
Biraz ilerledikten sonra sesler dahada yakınlaştı. Büyük bir ağacın arkasına
geçip etrafa göz gezdirmeye başladım. Bir anda gördüğüm şeyle olduğum
yerde kaldım. Bir insan vardı yanında ise bir kurt. Önce gördüğüm şeyi
algılayamadım. Daha dikkatli baktım. Gerçektende birsi vardı ve yanında da
kurt vardı. Biraz daha dikkatli dinlediğimde oğlanın kurda bir şeyler
mırıldandığını duydum. Kurt ise öylece yanında bekliyordu. Hani kurtlar
evcilleşmezdi kafamdaki bu düşünceyi bastırarak daha yakından dinlemek
için ileri doğru hareket ettim ama maalesefki ben sakar bir insanım. Bir
dalın ayağımın altındaki çıtırtı sesi sessiz ormanda büyük bir gürültü gibi
çıkmıştı. İçimden kendime küfürler ve hakaretler etmeye başladım. Bir hareket de bulunamadan yabancının gözleri gözlerimi buldu.
Korkudan ne yapacağımı bilemeyerek bir süre öylece bekledim. Gözleri
kısılan ve yüz hatları sertleşen yabancı bana doğru bir adım attı. Vücudum bir anda alarma geçip zangır zangır titremeye başladı. Ne yapacağımı
bilemez halde arkamı dönüp koşmaya başladım.

Olabildiğince hızla ilerledim. Nereye koştuğumu bilmeden ormanda ağaç
dallarına, kaya parçalarına basarak koştum. Birkaç kez bileğim burkuldu
ama neyseki sakatlanmadım. Uzun bir süre koştuktan sonra nabzım yükseldi
ve kalbim göğüs kafesimi zorlayarak çarpmaya başladı. Biraz durup nefesimi
düzene sokmaya çalıştım ama ceketimin ense kısmında hissettiğim baskıyla
korku tüm vücudumu ele geçirdi. Bir el ceketimi kavradı ve beni tuttuğu gibi
yere firlattı. Yere düşmemle çığlık çığlığa bağırmaya başlamam bir oldu.
Ellerimi yüzüme siper ederek bağırmaya devam ettim. Sonra yabancı beni
saçlarımdan kavrayıp başımı yukarı kaldırdı ve eliyle ağzımı kapattı.

- Kes sesini!

Elinden kurtulmak için çırpınsamda gücüm yetmedi. En sonunda elini
ısırıp kurtulmayı denedim ama bu fikirde işe yaramadı. Tüm gücümle
ısırmama rağmen etkilenmemişti bile. Biraz yüzümü inceledikten sonra
yavaşça elini ağzımdan çekti. Yüzüm gözyaşlarımdan dolayı ıslanmış ve
yapış yapış olmuştu. Elini çeker çekmez yalvarmaya başladım.

- Ne olur bana bir şey yapma. Yalvarırım.
- Nesin sen?

Sorduğu soruyla afalladım. Ne demek nesin sen? Neye benziyorum acaba?
Tamam gözlerim farklı olabilirde o kadarda değil. Bu kadar kırıcı ve kaba
olması canımı sıktı. Ona orada cevap verip laf sokmak istedim ama sonra iç
sesimi susturdum. Zaten başım beladayken iyice sinirlendiripte işkencelerini
daha da vahşileştirmek istemedim. Eh bugün biraz tatlı ve masum kızı
oynamak fena olmazdı. Cevap vermemiş olmam onu daha çok kızdırdı ve
nereden çıkarttığını anlamadığım bir bıçağı boğazıma dayadı.

- Cevap ver. Nesin sen?

Boynumdaki bıçakla kalbim göğüs kafesimi parçalaracasına atmaya
başladı. Sanırım sonum gelmişti. Ölümümü hiç böyle hayal etmemiştim.
Boğazımdaki baskı artınca düşüncelerden sıyrıldım.

- Lütfen bıçağı indir.

Zirâ biraz daha indirmezse bıçaktan değil kalp krizinden ölüp gidecektim.
Yüzüme iyice bakıp birkaç saniye bekledi. Acımış gibi bir hali vardı. Yavaş
yavaş boğazımdaki baskı hafifledi ağır hareketlerle ellerini üzerimden çekip
geriye doğru bir adım attı. Bende kıvrak bir hareketle hemen ayağa kalktım
tekrar koşup kaçmayı düşündüm ama beni kesin yakalardı ve bu sefer
kalbimi deşerdi.

Düşündüğüm şey ile dehşete kapılıp hemen silkelendim. Ardından
karşımda dikilen yabancıya baktım. Köşeli ve kemikli bir yüzü vardı. Bronz
teni her ne kadar karanlık olsada anlaşılıyordu. Siyah saçları ve simsiyah
gözleri, iri yarı bir vücudu vardı. Boyuda epey uzundu. Onu incelerken
aslında çok yakışıklı olduğunu düşünmeye başladım ama içinde bulunduğum
durum anında düşüncelerimden sıyrılmama neden oldu. Yabancıda beni uzun
uzun inceledikten sonra kısılan gözleri ile sordu;

- Nasıl geldin buraya?
- Yürüyerek.
- Sen benimle dalgamı geçiyorsun?

Sesi hırlar gibi çıkmıştı ve dişlerini sıkıyor olması sabrının sonuna
geldiğinin bir işaretiydi.

- Hayır. Yürüyüşe çıkmıştım.
- Yürüyüşe çıktın! Gecenin bu saatinde?

Haklıydı gecenin bu saatinde hangi aklı başında insan ormana yürüyüşe
çıkardıki? Ama bir kere söylemiştim artık geri adım atmamalıydım.

- Evet. Ne var bunda? Hobim böyle ben yürüyüşe bu saatte çıkıyorum.

Ellerimi göğsümde birleştirip başımı dikleştirdim. Kendimden emin ve
korkusuz gibi davranmaya çaşlışıyordum. Her ne kadar üç buçuk atıyor
olsamda. Uzun bir süre bana baktı. Ellerini ceplerine koydu ve uzun uzun
düşündü. Kafasında bir karar vermiş olacak ki sessizliği bozdu;

- Üstündekini çıkart.

Duyduklarımla gözlerim hayretle açıldı. Beni öldüreceğini düşünmüştüm
ama bu aklıma hiç gelmemişti. Keşke öldürseydi. Hayretle ve korkuyla ona
bakarken üzerimi çıkartmayacağımı anlamış olmalıki bir anda yanıma gelip
tişörtümün yakasını yırttı. Açıkta kalan göğsümün sol tarafını açtı. Yaptığı
hareketle bir anda çırpınmaya ve yumruk atmaya başladım ama hiçbir faydası
olmadı. Sol göğsümü iyice açıp doğduğumdan beri orda olan damgaya baktı.
Gözleri tekrar gözlerimi buldu. Yavaşça kolumdaki elini gevşetti. Beni
bıraktığı anda arkamı dönüp var gücümle koşmaya başladım. Ne kadar
koştum bilmiyorum ama en sonunda yurdun arka tarafina gelmeyi
başarmıştım. Bir anda beni takip edip etmediğini merak ederek arkamı
döndüm ama kimse yoktu. Rahat bir nefes vererek yurdun bahçe duvarından
içeri atladım. Biraz canım acıdı ama önemsemedim. Zemin katta olan odamın
penceresine tırmanıp içeri girdim ve pencereyi kapattım. Yatağa geçip birkaç
dakika oturdum. Olanları sindirmeye çalıştım. Ardından dolaba yönelip
temiz giysiler aldım ve banyoya gittim. Kimseye görünmemek için büyük bir
çaba sarfettikten sonra duşumu alıp tekrar odaya geldim. Yatağıma uzanıp
olanları düşünmeye başladım ama hiçbir anlam veremedim. Bir müddet
düşündükten sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım.

KIZIL KURT_1( Alfa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin