Kam'ın Ajanı

299 17 0
                                    

Pars...

Kendimi bildim bileli hiçbir zaman bir topluluğa dahil olmadım. Babama
çok kızardım çocukken. Neden bizim bir toplumumuz yok diye. O da bana
hep böyle olması gerektiğini söylerdi. Bu durum beni çok üzerdi. Çünkü eğer
toplumunuz yoksa kimseniz yok demektir. Arkadaşınız olmaz, dostunuz
olmaz, size destek çıkacak bir Allah'ın kulu olmaz. Çocukluğumdan beri bu
yüzden hep yalnızdım. Hiç arkadaşım olmadı ama büyüdükçe babamı daha
iyi anladım. Babam bütün ömrünü ırkına adayıp Kam'ın görevlerini yerine
getirmeye çalıştı hep. O bu uğurda ölünce annem devam etti. Annemde
ölünce ben devraldım. Kam sınırı çizip bağzı aşinaları sınırın diğer tarafına
gönderince aradaki bağı ve iletişimi koruyabilmek için böyle bir görev
vermişti babama. Bu görevin gizli tutulması içinde grupsuz kalmamız
gerekmişti. Bu durumdan birtek Kam ve Tarkat'ın haberi vardı. Her ne kadar
toplumsuz olsamda Tarkat ailem öldükten sonra bana her türlü konuda destek
çıkmıştı. Alfa dişi bulunduğu için artık benim görevim bitmişti ve Kam artık
Tarkat'ın topluluğunda olduğumu söylemişti. Bir topluma ait olmak nasıl bir
duygu hiç bilmiyorum. Sanırım bu durum şu saatten sonra benim için çokta
bir önem arzetmiyor. Bu zamana kadar kimsem yokken bu saatten sonra
olsada umrumda olmazdı.

- Sen Kam'ın yanında ne yapıyordun?

Belçin'in sorusu düşüncelerimden sıyrılmama neden olmuştu.

- Habercilik.
- Nasıl yani?
- Kam'a sınırın diğer tarafından haber getiriyordum.

Anladığını belli eden bir hareketle cevap verdi. Buraya gelirken
getirdiğim atın yanına gelmiştik. Tek at olduğu için at binip binemediğini
sorma gereği duymamıştım. Ata binip kolundan tutarak onuda arkama aldım. Ardından atı sürüp ilerlemeye başladım. Uzun bir süre hiç konuşmadık.
Neredeyse ovadaki çadırlara gelmelik olmuştuk.

- Ben hiçbir şey anlamadım. Ben şimdi alfamıyım değilmiyim?

Sorduğu soru afallamama neden oldu. Nasıl hiçbir şey anlamamıştıki?
Sonra aklıma normâl bir insan gibi her şeyden habersiz yaşadığı geldi. Bu
durumda anlamaması normâldi.

- Alfasın.

Tepkisini göremiyordum ama sessizleşmesinden bu duruma sevinmediğini
anlamıştım. Nihayet çadırlara gelmiştik. Halk bize merakla bakıyordu. Bu
durumu açıklamak Adalan'a düşerdi. Bu yüzden sessiz kalmayı tercih ettim.
Belçin parmağı ile bir çadırı işaret ettiğinde atı o tarafa sürdüm. Çadırın
önüne geldiğimizde içinden Tarkat ve Avar'ın toplumundakiler çıktı. Kızlar
hariç diğer hepsini tanıyordum. Gözlerimi üzerlerinde gezdirdiğimde kızıl
saçlı olan kızın ağzı bir karış açık beni izlediğini gördüm. Bu haldeyken çok
tatlı görünüyordu ama yinede kendimi tutarak tebessüm etmedim. Bu kızı
biliyordum. Oldukça sakardı ve bu sakarlığı hep beni buluyordu. Uzun
süredir dikkatimi çekiyordu. Nedeni ne bilmiyorum ama onu tanımak
istiyordum. Bu isteğime yenik düşerek ismini zar zor da olsa öğrenmiştim.
"Bike" adı gibi eşsiz bir güzelliği vardı. Her ne kadar onu yakından tanımak
istesemde bu imkânsızdı. Ben toplumsuzdum ve kimsem yoktu.
Olmamalıydıda.

Attan inerek yönümü Belçin'e döndüm. Gözleri her an ağlıyacakmış gibi
bakıyordu. Onu indirmek için ellerimi uzattığımda Boysan beni sert bir
şekilde iterek Belçin'i attan indirdi. Bu durumu önemsemedim. Belkide
kıskanmak böyle bir duyguydu. Hiç yaşamadığım için bilmiyordum ama
Boysan'a hak veriyordum. Boysan Belçin'i kolundan tutarak çadıra doğru
ilerletti. Belçin bir anda arkasını dönerek konuştu.

- Sende gel.

Bu isteğine anlam verememiştim. Sanırım konuşmak istemediği içindi.
Olanları benim anlatmamı istiyordu. Ses çıkartmadan peşlerinden çadıra girdim. Hepsi merakla Belçin ve beni izliyordu. Bike ise halâ yüzündeki
şaşkın ifadeyi atamamıştı.

KIZIL KURT_1( Alfa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin