Geçmişin İzi

294 17 7
                                    

                                              8 yıl önce...

Boysan...

Her cumartesi olduğu gibi babam ile beraber kasabadan ayrılmıştık.
Yaşadığımız kasabayı her ne kadar sevsemde şehir benim için bambaşka bir
yerdi. Çocukluğumdan beri her cumartesi şehre gelirdim. Bu günde babam
kendi işlerini hallederken bende biraz dolaşıp şehrin tadını çıkartıcaktım. Bir
süre sahilde dolaştıktan sonra banklardan birine geçip oturdum. Her ne kadar
fazla kalabalık olsada huzurlu olduğunu hissediyordum. Gözlerimi kapatıp
insanların uğultusunu ve denizin sesini dinlemeye başladım. Fazla uzun
sürmemiştiki dikkatim kulağıma dolan sesler ile dağıldı.

- Buraya gel ucube! Böyle kaçamazsın!

Uzun süre kalabalığın içinde sesin nereden geldiğini araştırdım. Bir kaç
saniye sonra görüş açıma birileri girdi. İki tane oldukça tıfıl erkek çocukları
koşarak birisine bağırıyordu. Gözlerim ile koştukları yönü takip ettiğimde
siyah saçlı yine oldukça çelimsiz bir kızı kovaladıklarını gördüm. Oturduğum
yere oldukça yaklaşmışlardıki çocuk tekrar bağırdı.

- Sana diyorum ucubee!
- Ne dedin sen?

Kız bir anda durup arkasını dönüp bağırarak vermişti cevabını. Ne
olduğunu anlamamıştım. Daha biraz önce kaçıyordu. Şimdi ise durmuş
üstlerine giderek dikleniyordu. Sanırım deliydi. Cidden ilk başta böyle
düşünmüştüm ama deli olsaydı bu yaşta ailesi yalnız bırakmazdı. Demek ki
akıl sağlığı yerindeydi.

- Topumuzu patlattın. Parasını vermeden bir yere gidemezsin.
- Ben patlatmadım. Kendisi patladı.
- Ucubenin tekisin işte.
- Bana ucube deme.
- Neden?
- Çünkü ucube değilim!
- Annen baban bile seni ucube olduğun için bırakmış. Sen bir ucubesin.

Çocukların ne demek istediğini anlamamıştım. Neden ucube diyorlardı?
Annesi babası yokmuydu? Kavgaları daha çok dikkatimi çekmeye başlamıştı.
Kızın cevap vermesini beklerken o cevap vermemiş aksine kendisine ucube
diyen çocuğu itmişti. Çocuk yerden hızla kalkıp kızı ittirmiş ve yere
düşüncede ikisi birden tekme atmaya başlamışlardı. Daha fazla
dayanamayarak yanlarına gittim. Çocukların ikisinide uzaklaştırarak kız ile
aralarına girdim.

- Sen kimsin? Çekil ayağımızın altından.
- Uzak durun ondan.

Kız halâ yerden kalkmamıştı. Arkam dönük olduğu için ne yaptığını
göremiyordum. Çocuklar iki kişiydi ama benden küçüklerdi ve bir aşina
olduğum için eğitim almaya başlamıştım. Daha çok yeniydi ama bunları
dövecek kadar eğitimim vardı. Çocuklar uyarımı dikkate almayıp ısrarla
üzerime geldiklerinde içlerinden birisine yumruk attım. Ağlayarak yerden
kalkan çocuk arkadaşı ile beraber koşarak kaçmıştı. Onlar gittikten sonra
yönümü hemen arkama dönüp kıza baktım. Kız yerde oturmuş gözlerini
kocaman açmış hayretle beni izliyordu. Bende aynı şekilde onu izlemeye
başlamıştım. Gözleri kırmızımıydı yoksa benmi yanlış görüyordum? Daha
dikkatli baktığımda yanılmadığımı fark ettim. Gözleri gerçektende kırmızıydı.
Kız şaşkınlığını üzerinden atarak hemen yerden kalktı. Boyu benden oldukça
kısaydı. Gözlerimi üzerinde gezdirdiğimde dirseğinin kanadığını gördüm.
Panikle elimi koluna götürdüm.

- İyimisin?

Kız korku ile kendini geri çekti. Neden bu kadar ürkek olduğunu
anlamamıştım. Bir süre beni inceledikten sonra konuşmaya başladı.

- İyiyim. Sen kimsin?
- Ne istiyorlardı senden?
- Önce ben sordum. 
- Sana soru sorabileceğini kim söyledi?
- Kendim söyledim.

Omzunu umursamazca silkerek cevap vermişti. Bu tavrı sinirlenmeme
neden olmuştu. Sorularıma cevap vermeyip üstüne birde soru soruyordu.

KIZIL KURT_1( Alfa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin