Nöbet

278 19 0
                                    

Belçin...

Çadırın önüne oturmuş hepimiz Pars'ın çıkmasını bekliyorduk. Bir süre
sonra nihayet Pars çıktı.

- Şimdilik iyi ama zehri atması biraz uzun sürecek. Gece kendinde olmaya
bilir. Bu yüzden başında birisinin beklemesi lâzım.

- Ben beklerim.

Mayda, Laçin ve ben aynı anda kurmuştuk cümlemizi. Pars üçümüzede bir
süre baktıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.

- Sırayla bekleyin o zaman. Zaten tek kişinin bütün gece beklemesi çok
zor olur.

Ardından sırt çantasından bir şişe çıkarıp bana doğru uzattı ama ortaya
konuştu.

- Gece çok ateşlenirse bundan içirin ama eğer ateşi düşmez ve sayıklarsa
bana haber verin.
- Tamam.

Cevabımdan sonra Pars aramızdan ayrılıp kendi çadırına gitti. Hava
çoktan kararmış ve saatte epey geç olmuştu. Kızlarla bir süre birbirimize
baktıktan sonra konuşmaya başladım.

- Tamam o zaman ilk nöbeti ben tutarım. Siz biraz dinlenin.
- Tamam. Uykun gelirse beni uyandır tamam mı? Ben devam ederim.

Mayda'nın sorusuna başımı hafifçe sallayarak cevap verdim.

- Sende beni uyandırırsın.
- Tamam.

Laçin sorusuna Mayda'dan olumlu cevap aldıktan sonra ikiside bizim
çadıra gittiler. Bende oyalanmadan Bike'nin çadırına girdim. Bike sanırım
uyuyordu. Karanlıktan hiçbir şey görünmediği için çadırdan tekrar çıkarak sırt
çantamdan el fenerine benzer bir ışık alarak tekrar çadıra döndüm. Bunları
bize Ülgen almıştı. Gaz lambası gibi bir görüntüsü vardı ama ateşle değil pil
ile çalışıyordu. El fenerini çadırda bir köşeye bıraktıktan sonra bağdaş kurup
oturdum. Bike oldukça derin bir uykuda görünüyordu. Elimi alnına koyup
ateşini kontrol ettim ama pek sıcak görünmüyordu. Rahatlayarak beklemeye
başladım. Uzun bir süre bekledikten sonra çadırın önünde bir gölge belirdi.
Kimin geldiğini görmek için tüm dikkatimi çadırın girişine verdim. Fermuar
yavaş yavaş açıldı ve ardından Boysan kafasını içeri uzattı.

- Gelebilirmiyim?

Kibarlığı karşısında şaşırmıştım. Acaba kafasına taş falanmı düşmüştü?
Onu daha fazla bekletmeden başımı aşağı yukarı salladım. Boysan içeri
girdiğinde çok zor sığmıştı. Boynunu biraz bükmek zorunda kalmıştı. Bir süre
konuşmadık. Ardından sessizliği bozan Boysan oldu.

- Küsmüsün halâ?
- ...
- Şşşş sana diyorum?

Kolumdan tutup beni savurarak sormuştu son sorusunu. Uyguladığı güç
yüzünden dengemi kaybedip arka tarafıma düşmüştüm.

- Ya napıyosun yaa? Dikkat etsene biraz!

Sinirle konuşmuştum. Bike'yi rahatsız etmemek için bağıramıyor olmam
canımı sıkmıştı. Beni kolumdan tutup tekrar kaldırırken kahkahalarla
gülüyordu ama gürültü yapmamak için sesini alçak tutuyordu. Onu çok
nadiren böyle görüyordum. Genelde sürekli suratsızdı. Her ne kadar onun bu
haline bende gülerek karşılık vermek istesemde tavrımı korumalıydım. Bu
yüzden ciddiyetimi hiç bozmadan sadece bekledim. Gülmesi bittikten sonra
tekrar sordu.

- Küsmüyüz dedim?
- Evet küsüz.
- Burkay ve Tunga ile barışmışsın. Benimle küs olma nedenin ne o zaman?
- Özür dilememen.
- Özür dilemiyeceğimi biliyorsun Belçin.
- Biliyorum. Bu yüzdende barışmayı düşünmüyorum.

Cevabımdan sonra yönümü Bike'ye çevirdim. Elimi alnına yerleştirip
ateşini kontrol ettim. Oldukça sıcaktı sanırım ateşi çıkmaya başlamıştı.
Pars'ın verdiği sıvıyı ağzına damlattım. Birkaç damladan sonra daha fazla
vermek istemeyerek şişeyi geri kapattım. Yönümü Boysan'a döndüğümde
beni izliyor olduğunu gördüm. Bende gözlerimi kaçırmadan ona karşılık
verdim. Uzun süre ikimizde konuşmadık. Ardından Boysan konuşmaya
başladı.

KIZIL KURT_1( Alfa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin