Sabah uyandığım da daha canlıydım. Yediğim serumlar yaradı galiba.
Biraz belim ağrıyordu ama bu içimdeki kıpırtıları yenmeme yardımcı olmuyordu.
Hemen kulaklığımı taktım telefonu da cebime koydum ve kahvaltı yapmak için mutfağa indim. Damla tam bir korefanı. Bense Damla kadar olmasa da fanım. Yani entresan...
Yemeğimi yedikten sonra yukarı çıktım ve ilaçlarımı içerek üstümü giyinmeye başladım.
Okul için hazırlandıktan sonra Damla gilin evinin önüne geldim. Ben geldiğimde Damla zaten aşağı inmiş beni bekliyordu.
Okula belimin ağrısından dolayı otobüsle gittik. Yürüyebileceğimi pek sanmıyorum.
Otobüs bir süre boştu bu yüzden telefonum da oyun oynuyordum. Whatsapptan gelen mesajla irkildim.
***whatsapp***
Meriç mesaj atmış.
M: Eda bugün bizim eski sınıftakilerle bulusucaz da sen de gelir misin?
E: olur özledim zaten onları da
M: tamam o zaman bugün okul çıkışı parka gel.
E: tm
Hemen Damla'ya da haber verdim. Damla da çıkışta Emir'le beraber parka gidicekmiş zaten.
Okula geldiğim de sıra olduğunu farkettim. İstiklal Marşı'nı okuduktan sonra içeri girdik. Marş okunurken Alp hep arkasını dönüp bana bakıyordu. Arada bir belini gösteriyordu. Bende ağrımıyor dercesine başımı sallıyordum.
Sınıfa geldiğim de çok mutluydum. Alp benimle ilgileniyordu. Bana bakıyordu ve gülümsüyordu daha ne isterim ki. Keşke beni sevdiğini düşünebilseydim ama düşünemiyorum. Çünkü biliyorum ki beni sevmiycek. Çocuğun zaten düşüncelerini duydum. Daha fazla karıştırmanın bir anlamı yok.
Ama iyiki duymuşum yoksa şu an onun beni sevdiğini düşünecektim.
Bu gerçekten güzel olurdu.
*********
1.ders bittikten sonra tenefüse çıktık. Geldiğimde yerimde Meriç'i gördüm.
"Meriç kalkar mısın?"
"Tabi"
Damla yanıma geldi. Bu sefer bana söylemek istemediği birşey varmış gibi.
Meriç konuşmaya başladı.
"Hala gelmek istiyor musun Eda"
"Neden ki"
"Bilmem belki Alp Ceren'le yeniden çıkmaya başladı ya gelmezsin diye düşündüm."
İşte o zaman ölsem daha iyiydi. Eda ben sana umutlanma demiştim böyle kalırsın işte.
"Yok canım ne alaka"
Yalandan gülücükler saçarak yerime oturdum.
Dersin yarısını ya dinledim ya dinlemedim. Çünkü onlar yan yana oturuyordu...
*******************
Okul çıkışında Meriç ben Emir ve Damla Alp gilin arkasından parka gidiyorduk.
Parka geldiğimiz de bütün eski sınıf arkadaşlarım burdaydı.
"Ooo eda hoşgeldin"
"Ooo eda"
"A Eda"Bende gülümsüyerek bir yere oturdum. Herkes sorgu halindeydi. Emir'le Damla güzel güzel oturmuş buradan ne olduğunu kestiremediğim birşey içiyorlardı. Bense Meriç'in karşısına geçmiş Tuğçe'yle konuşuyordum.
Alp'le Ceren demin önümüzdeydiler şimdi nereye gidecekler. Bunlar moralimi bozarken Damla'yla Emir yanıma geldiler. Eski anılardan felan konuşurken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. Birden Meriç ayağa kalktı ve...
"Eda burada herkes şait. Ben seni seviyorum. Benimle çıkar mısın?"
Bunu kendine güvenle söylemesi sinirimi bozarken kafamı olumsuz anlamda salladım ve gülümsedim. Bu bana yapılan bir tuzaktan başka birşey değildi.
Tam arkama dönüp gidecektim, ayağa kalktım ve arkamdan Damla gilin kalkmasını sağladım. Birden kolumda onun kolunu hissettim.
"Ne var Meriç"
"Hala o Alp'i sevdiğin içi kabul etmiyorsun değil mi?"
"Sanane"
"Eda yapma"
"Meriç asıl sen yapma"
Diğer kolumda hissettiğim diğer bir acıyla bir bele yapıştım ve bu -bu Alp. Sırtına yapışmışken kokusunu içime çektim ve olayın şokundan çıktım.
"Benim olana sakın dokunma!"
Alp'in sözleriyle gözlerim ayrıldı. Herkes bize bakarken donup kalmıştım. Ayaklarım garip oldu ve Alp'in sırtından çekip bana döndürdüm.
"Kiminmişim lan ben. Hani çirkindim. Hani bana bakmıycaktın!..."
"E-ed.."
"Susss! Konuşma. Sakın deneme bile anladın mı?!! Yeter be. "
Hem ağlıyordum hem de kısık sesimle bağırmaya çalışıyorum.
"Eda bağırma bana. Kimse benle sen gibi olamaz biliyosun bal gibi!!!"
"Alp..."
Artık sesim hiç konuşamıyacak kadar kısılmıştı.
"Eda bak. Lütfen sadece şans sadece bir şans." Dedi artık onun da sesi kısıktı. Elimi tuttu ve omzuna yakın sol tarafına koydu. Ben sadece bunu flimlerde görmüştüm.
"Dinle"
"A-alp..."
"Sus ve dinle"
Herkes bize salak gibi bakarken parktakilerde bize bakıyordu. Tamamen sessizlik...
Ritimleri duydukça o kötü günlerim aklıma geliyordu. Psikolojimin bozulduğu o günler...
Sanki bi an hayat durmuştu. Geçmişe geri gitmiştim. Kolumun üstüne damlayan göz yaşlarım...
Ve şimdi de onun ıslanmış yanakları...
Elimi çektim ve biraz daha öyle kaldım.
Tam arkamı dönecektim ki Alp ıslak olan kolumdan tuttu.
"Bu yaşların sebebi benim ve bu canımı yakıyor. Eda seni seviyorum. Sende beni seviyorsun. Bunu gözyaşlarından değil gözlerinden anlıyorum. Ve... hayatım boyunca yaşlı gözlere bağımlı yaşamaya hazırım..."
Herkes oo diye bağırırken ben ona biraz daha yaklaştım ve konuştum. Artık konuşuyordum.
Eda kendine gel kendine gel...
"Sen bana değil vicdan azabına aşıksın Alp. Ve işte bu da benim canımı yakıyor. Ben senin değil senin vicdanınınım Alp Demir."
Artık onunda gözlerinden fazlaca yaş geliyordu.
" Sen vicdan azabımın olamayacak kadar benimsin.!.
Sen benim nefesimsin Eda Yılmaz!!!.."...Arkamı dönüp gidecektim ki Alp gene konuştu.
"Seni vizdan azabımla paylaşamıyacak kadar çok seviyorum."
...
Arkadaşlar 734 kelimelik kısa bir bölüm oldu. Bir sonraki bölüm uzun olacak...
Teşekkürler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT
RomanceGerçekten cevabı olmayan soruların içinde kaybolduysanız kendinizi sonu gözükmeyen bir yolda bulursunuz.. Bir şizofren gibi olmayan şeyleri görürsünüz... Belki olmasını istediğiniz herhangi bir sahneyi. Sizi hayata bağlayan tek bir unsur vardır..'U...