Bölüm 1 : EŞKIYA

97K 3.9K 1.9K
                                    

"Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!
Oku, şâyed sana bir hisli yürek lazımsa;
Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa."

Mehmet Âkif Ersoy.

Asude
1 ay önce

"Ev-len-mem!"

Ellerini beline koymuş meydan okuyan bakışlarını üzerime fırlatan analığıma haykırmıştım evlenmek istemediğimi. Beş yaşındaki kardeşim Süleyman, cılız kollarını eteğime dolamış bacağıma sarılıyordu. Zavallı, ne vakit kavga etsek aynı korkuyla ya bana sarılır yahut ahşap kapılar ardındaki odalardan birine kapatırdı kendini. Acı onun için, bir tahtanın arkasına gizlenerek kurtulabileceği bir korkudan ibaretti.

Çevresini siyaha boyadığı genç gözlerini biraz daha kısarak baktı gözlerimin içine analığım. Genç yüzünden gizlenemez bir sinsilik akıyordu. O sırada gıcırdayarak açılan kapıdan babamın ayak sesleri duyuldu, yaşlı bedeni ağır ağır çıktı merdivenleri. Odaya girdiğinde bizi kavga ederken yakalamak onu şaşırtmamıştı. Usançla soluyarak sedire oturdu ihtiyar adam.

"Şu kızına bir şey söyle Osman efendi, tutturdu evlenmem diye. Onun yaşındakiler torun torbaya karıştı, bizimki başımıza kalacak." dedi, nazlı bir edayla babamın yanına kurularak. Bir umut, yaşlı gözlerimi babama çevirdim, başını yerden kaldırmadan cevap verdi.

"Söz kesildi artık, geri dönüşü yok. Elalem ne der sonra." kafasını camdan dışarı çevirdi. Analığımın yüzündeki zafer ifadesi apaçık ortadaydı.  Bacağıma sarılı çocuğu savurarak kendimi odaya attım. Yatağa serildiğimde gözlerimde biriken yaşlar sicim gibi dökülüyordu. 

Annemin ölümünden sonra kimseye gönlünü açmayan babam bu şirret kadının gençliğine kaptırmıştı nefsini. Gözünü öylesine boyamıştı ki kadın, çocuklarını dahi düşünmez olmuştu adam. Babam köyün varlıklı adamlarındandı, herkes isterdi böyle bir eve gelin girmeyi. Yine köyün varlıklılarından biri olan Yavuz Ağa'nın oğlu Deli Cemil'le evlendirmek istiyorlardı beni. Gözü paraya doymayan kadın beni de vermişti işte üç kuruşa.

Akşam karanlığıyla beraber cama çarpan bir taşın sesine sıçradım. Perdeyi araladığımda bir çift yeşil göz aşağı inmem için el ediyordu. Murat.. İşlemeli çerçevesi ile duvarda asılı duran aynaya bakarak örgülü saçlarımı düzelttim, sessizce kapıyı araladım, evde kimsecikler yoktu. Ölüm döşeğinde olan Davut amcayı ziyarete gitmiş olmalıydılar. Bunu fırsat bilip dışarı çıktım. Her zaman buluştuğumuz ağaçlık bölgeye doğru arkamı kolaçan ederek ilerliyordum. Bir elin bileğimden yakalamasıyla sağ tarafa, ağaçları arasına çekildim.

"Murat! Korkuttun..." baş parmağımı damağıma bastırdım. Karşımda durmuş keyifle gülüyordu.

"Bu ne güzellik kız.." Murat böyle bir çocuktu işte, siz gözlerine bakmaya çekinirken o hiçbir diyeceğini esirgemezdi. Bu huyu beni rahatsız ederdi ama değiştiremezdim ya artık...

"Evleniyorum Murat!" deyiverdim ben de ona özenip büyük patavatsızlıkla. Gülüşü söndü, kaşları çatıldı. "Analığım Deli Cemil'e satmış beni..." Murat, elini çenesine götürüp sağına soluna baktı. Beklediğim öfkeyi, asiliği görememiştim onda.

"Olmaz öyle şey, Osman baba vermez seni." durdu, gözlerimin içine baktı. Anlamıştı çoktan verildiğimi. Anlamış olmak, bir şeyleri idrak etmek, sükunetini bozmadı.

EŞKIYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin