BÖLÜM 10 : DERVİŞ

46K 2.4K 706
                                    

"Anne gitti ve evler döndü yazlık otellere. 
Anne gitti ve sular buruştu testilerde.. 
Artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir. 
Herkes salonda toplansada kimse evde."

 Sezai Karakoç.

Mavi bir avcı şapkası takan, kırklı yaşlarda esmer yüzlü adamla biraz daha genç, kızıl sakallı adam dört nala yanımıza geldiğinde Arslan sıkkınlıkla ayağa kalktı. Adamların önüne kadar gelip attan inmesini bekledi, şapkalı olanla tokalaştı.

"Hayırdır Arslan, seni buraya hangi rüzgar attı? " adam oldukça meraklı görünüyordu.

"Var bizim de bir bildiğimiz. İstediğim şeyi getirdin mi ?"

Adam daha fazla konuşmadan koluna astığı bez çantadan rulo halinde sardığı kağıdı çıkardı. Pahalı bir kağıda benziyordu ve oldukça eskiydi. Arslan düğümünü çözerek yere serdi kağıdı. Üzerinde silik çizimler, belli başlı işaretli yerler vardı. Bu bir haritaydı.

"Nereyi arıyorsun? " dedi şapkalı adam, Arslan'ın yanına eğilerek. Kızıl olan hiç konuşmuyordu, ara sıra göz göze geldik, gülümsemem korkutmuştu onu. Bir bana bir Arslan'a bakıp yanımızdan uzaklaştı.

"Biz şimdi burada mıyız? " diye sordu Arslan, Adamın sorusunu es geçerek.

"Evet. Hazine falan mı buldun ?" Arslan yine oralı olmadı. Bu sefer bana döndü adam. "Kusura bakma bacım sana da selam vermedik. " gülümsemekle yetindim.

"Tamam, bu harita için ne istiyorsun ?" Arslan ayağa kalkmış kağıdı dürüyordu.

"İstemez bir şey, niye alıyorsun onu de hele. " adam kafayı ciddi takmıştı. Öğrenene kadar bırakmayacaktı. Arslan ise bu durumdan keyif alıyordu

"Güzel harita, sevdim. Senin gibi boş herifin tekinde ziyan olmasın diye. " adamın düşen suratına karşılık gülmeye devam etti. En sonunda kafasını kolunun altında sıkıştırıp şakalaştı.

"Bu sivri dilin başına bela açacak Arslan efendi. " karışan saçlarını düzeltti adam.

"Kız Tepesine çıkıyorum, esiri götüreceğim. " esir derken beni göstermişti. Adam beklediği şaşırtıcı açıklamayı bulamayınca -hazine aramak gibi- burun kıvırdı. Arslan'ın zorla verdiği altınlarını cebe attığı sıra sessizce bir şeyler söylemeye başladı. Merakla kulak kabarttım.

"Katina'yı gördüm geçen başkentte. Seni sorup durdu, kadın erimiş aşkından. " duyduklarımın beynime iletilmesi ile kaşlarım bir yay gibi gerildi. Arslan'ın benden yana döndüğünü anlayıp hemen kafamı çevirdim, suyun kenarında yürümeye başladım. Bir kulağım onlardaydı.

"Şimdi sırası değil bunu konuşmanın. " sırası değilmiş !

"Ne yaptın lan kadına öyle " gülmeye başladı, yoksa Arslan da mı gülüyordu? Domuz !

"Hiçbir şey. " tekrar benden yana baktığını gördüm ama başım öne eğikti.

"Hadi hadi... " adam omzuna vuracağı sıra
elini yakaladı.

"Uzatma artık! Geç olmadan yola koyulun. " tuttuğu eli savurdu, adam sinirlendiğini anlayıp geriledi. Baştan savma bir vedalaşmanın ardından gittiler.

Katina.. Rum'du demek. Bizim aptal erkekler Rum kadınlarına hemen kaptırıverir gönlünü. Nice genç adam başkente gitti de geri gelmedi bunlar yüzünden, demek ki Arslan da o aptal heriflerden biriymiş. Demek ki ucuz, beyinsiz, göründüğü gibi zeki olmayan, hatta aptallığını ukalalıkla örten, kolay elde edilebilir....

EŞKIYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin