BÖLÜM 18 : AİT

49.5K 2.2K 685
                                    

" Bilirim, aydınlık için karanlık da gerekli
Bazen var'ı anlarsın, yok ile sevgilim. "

Cahit Zarifoğlu.

Asude :

"Hayır... " dedi, söyleyeceklerimi unutuverdim. Onu anlamak o kadar zordu ki, göğsünüzde çift başlı bir mızrakla Acem'e kadar koşmak zorunda olmanın acısı, bunun yanında betimlenebilir kalırdı. Soğukta ince gömleğinin altında kızarmış göğsü inip kalkıyordu. Onu ısıtan neydi? Ben böyle titrerken...

Çakal'dan çaldığım atın kalçasına vurarak geri yolladı. Siyah atına tırmanıp elini uzattı. Sert elin sıcağından tutunup atın terkisine oturdum. Tan ha ağardı ha ağaracakken dehledi atını. Beline korkarak tutundum, aramızdan geçen soğuğu kıskanıyordum. At koştukça kayan bedenim soğuğu def edip sırtına kapaklandı. Saçları yüzümü tırmalarken bundan şikayetçi değildim.

O kadar canlı ve diriydi ki bedeni, yaşıyor olduğumdan şüphe ettim. Kokusunu duyunca dirildiğimi, hissettim. Kokusu boynundan, yüzümü yakan bir ısıyla yayılıyordu. Hem nefes almama hem ısınmama yardımcıydı. Geniş omuzları görüş açımı yarıya kapatıyordu, görülmeye değer bir şey olduğuna da inanmıyordum. Görülmeye değer ne varsa iki kolumun arasındaydı. Başımı omzuna koyacakken vazgeçtim, ters tepki verip o anın büyüsünü bozmasından korktum.

Farklı görünüyordu, suskunluğu silinmişti. Ölüp tekrar dünyaya dönen bir adam gibi dört elle sarılışı vardı yulara. Yular, hayattandı nasılsa. Hayata dair her şeye sarılabilecek gibiydi. Bana dahi...

Eve geri döndüğümüzde Çakal bizi kapıda karşıladı. Arslan'la birlikte indim, eve koşarken onu izledim. Girişte durup, evden çıkmasını beklerken buraya ilk geldiğim zaman el yordamı ile bulduğum kapıya gitti yine elim. Açıp açmamakta kararsızdım, merak içimi kemiriyordu. Sürgüyü çekip ağır kapıyı güçlükle itmeye kalktığımda arkamdaki nefesi hissettim. Sağ omzumdan uzanan el hızla çekti kapıyı, korkarak geri döndüm. Çakal, burnundan soluyordu.

"Arslan seni uyarmadı mı? Bu kapı asla açılmaz!"

"Şey..." utanmıştım. "Bu kadar gizli olduğunu bilmiyordum."

"Şimdi öğrendin işte. " tahta kapının üzerindeki kirişte elini gezdirdi. Yılların biriktirdiği toz üzerime dökülünce geri çekildim, Çakal'ın göğsüne tosladım. Gözlerime kaçan toz yüzünden acı çekiyordum. Tekrar görebildiğimde yukarıdan aldığı anahtarla kapıyı kilitliyordu.

"Ne var ki orada ? " diye sordum, umutsuzca.

Gülümseyerek yanıtladı. "Bilmiyorum. "

Ben de güldüm "Bilmediğin bir şeyi mi saklıyorsun ? "

"Bildiğin şeyi saklayamazsın zaten. İnsan çok pis boğazdır Asude. Bildiğini başkaları da bilsin ister. "

Karşı duvarda asılı kalın halatlara gözüm takıldı. O kadar düzenle asılmışlardı ki, intihar etmek isteseniz bu düzeni bozmamak için vazgeçerdiniz. İnsan, kurulu düzeni bozmak konusunda pek cüretkar değildir. İntihar etme dürtüsü de, düzenin dışında kalma hissinden doğmuyor muydu zaten ? Bu yüzden, intihar etmeyi kafaya koyan birisi en temiz kıyafetlerini giyer, en sevdiği ayakkabılarını temizler, saçlarının iki yana ayırır. Son kez ama son kez, alın işte ben de sizdenim demek ister. Bu dizilişte muazzam katlanmış halatları bozmak istenecek son şeydir.

Arslan paltosunu omuzlarına atmış olarak çıktı evden. Her an düşecek gibi duran paltosunu umursamadan eğilip ayakkabılarını giydi. "Yanına alacağın bir şey varsa, al. Bir daha dönmeyeceğiz." dedi ve omurgasını dikleştirdi. Elim ister istemez göğsüme gitti, düğümüm yerindeydi. Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım.

EŞKIYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin